3 Ağustos 2007 Cuma

Zayıflatan 6 Taktik

1. Arkadaş desteği alın
Bazı insanlar hedeflerine, başarılarını konuşacak veya fikir edinebilecek arkadaş, terapist, eş, sevgililer sayesinde ulaşır. Eğer bu tip biriyseniz zayıflama problemlerinizi aşarken, yargılamayan, koşulsuz destek veren birileriyle olun. Arkadaşlarınızın desteğiyle iyiye gittiğinizi düşünüyorsanız
onlara danışmayı sürdürün.

2. Yavaş yiyin

Yemeğin tadını alın.. Yumuşaklığının veya sertliğinin tadını çıkarın.. Her iki çiğnemede çatalınızı bir kenara koyun, yemeğin tadını çıkarın ve yemek boyunca su yudumlayın..

3. Yanınızda her zaman şekersiz sakız bulundurun
Şekersiz sakız, canınız tatlı istediğinde ağzınızı meşgul etmenizi sağlar. Bu nedenle daha az atıştırma ihtiyacı hissedersiniz. Dişlerinizi fırçalamadığınız zaman dişlerinizin temiz kalmasını sağlar.

4. Dilinizi şok edin
Yemek yerken özgür olun. Acı, acılı ve baharatlı yemeklerden tadın. Acı ve düşük kalorili içecekler doymuş hissetmenizi ve yeterince su almanızı sağlar. Acı sonra yanma hissi olduğunda, yeşil çay veya bitkisel çay için. Sıcak diyet kakao atıştırmadan daha uzun süre sizi tok tutar.

5. İyi uyuyun
Uyku sırasında vücudunuz dinlenir ve enerji depolar. Eğer besleyici ve hafif yemekler yersek gün boyu daha zinde düşünür ve güçlü oluruz. Ayrıca uyku, kilo almanıza neden olan hormonal dengesizlikleri, iştah artıran leptini düzenler. Yeterince uyumazsanız, kilo almaya neden olan veya açlık hissi veren hormonlar düzensiz çalışır. Bu nedenle kilo alır veya çok acıkırsınız. Bunun nadir olduğunu düşünmeyin ve beslenme planı yapın.

6. Büyük beden kıyafetlerinizi bağışlayın
Başarıyla kilo verdiyseniz. İlk iş eski kıyafetlerinizi birilerine verin. Eğer dolapta saklamaya devam ederseniz, bilinçaltınıza onları yeniden giyebileceğiniz yerleşir ve kilo alırsınız. En güzeli ise, yediklerinize her zaman dikkat ederek yayaşın, formda ve güzel kalın...

Anti aging vitaminler

Sağlıklı yaşamak ve birçok hastalığa yakalanmadan önüne geçebilmek için, anti aging vitaminlerin bir kısmını besinlerle, bir kısmını da hazır olarak almak gerekiyor. İşte uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı: Anti aging vitaminler...

Vitaminler, yağda eriyenler ve suda eriyenler şeklinde ikiye ayrılır:

Yağda eriyenler (yağda erimemişlerse bağırsakta emilmezler)
A vitamini
D vitamini
E vitamini
K vitamini

Suda eriyenler
B vitaminleri
B1 (tiyamin)
B2 (riboflavin)
B3 (niasin)
B5 (pantotenikasit)
B6 (piridoksin)
B12 (siyanokobolamin)
Biyotin
Kolin
Folikasit
İnositol
Paraaminobenzoik asit
C vitamini

Yağda eriyen vitaminler

A Vitamini (yağlı yiyeceklerle alınması şart)
Diğer adıyla görme vitamini; embriyonun gelişmesi ve büyüme için gerekli hücrelerin çoğalmasını sağlar. Bronş, ağız, yemek borusu, mide, bağırsak ve vajina iç derisini (mokoza) korur. Aknelerin oluşmasını engeller. Aynı zamanda antioksidan olduğundan kanseri önlemede rol oynar.

Kaynakları
Balık, et, karaciğer, yumurta, süt ve peynir.

Günlük ihtiyaç 1 mgr.

Aşırısı
Yağda eriyen idrarla atılmaz. Karaciğerde nötralize edilir. Uzun zaman yüksek dozda alınırsa, iştahsızlık, deri kuruması, saç dökülmesi, kemik ağrıları olabilir.

D Vitamini

Ön maddesi deri altında bulunur. Güneş ışınlarının etkisiyle D vitaminine dönüşür. Bu vitamin, kalsiyum ve fosforun bağırsakta emilimi ve vücutta kullanımı için gereklidir. Kuvvetli kemik ve dişler, bu vitaminin kalsiyumu buralara yerleştirmesiyle olur.

Kaynakları

Karaciğer, balık, yumurta, tereyağı, peynir, mantar.

Günlük ihtiyaç 5 mgr.

Azlığı

Az kalsiyum ve fosfor alınmasına bağlı olarak kemiklerde yumuşama görülür.

Aşırısı

Bulantı ve kusma yapar. Böbreklere zarar verir.

Çocuklar için önemli:

Çocukların güneşin dik gelmediği saatlerde açık havada gezdirilmesi durumunda, deri altındaki ön madde D vitaminine dönüşür.

E Vitamini

- Serbest radikallerin hücre zarındaki yağı oksitlenmesine ve böylece kanser oluşumuna engel olur.
- Kötü huylu (LDL) kolesterolün serbest radikaller vasıtasıyla oksitlenip damar çeperine çökerek sertliği (ateroskleroz) yapmasını engeller. Böylece yüksek tansiyon, kalp krizi, felç gibi hastalıklar önlenmiş olur.
- Bağışıklık ve savunma sistemini güçlendirir.

Azlığı
Yüksek tansiyon, kalp krizi, felç gibi hastalıkların erken yaşta gelişmesine neden olur.

Kaynakları:
Sızma yöntemiyle üretilmiş sıvı yağlarda ve bu yağların elde edildiği yiyecek maddelerinde bulunuyor.
100 gr. keten tohumunda 57 mgr.
100 gr. fındıkta 26 mgr.
100 gr. bademde 25 mgr.
100 gr. ayçiçeği yağında 50 mgr.
100 gr. mısır yağında 31 mgr.
100 gr. zeytinyağında 13 mgr. E vitamini bulunuyor.

Günlük ihtiyaç 15 mgr. civarındadır.

K Vitamini

Kanın pıhtılaşmasında görev alır. Minarellerin kemiklere yerleşmesi ve kemik tamiri için gereklidir.

Kaynakları
Lahana, ıspanak, brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, tam tahıl ürünleri, peynir, et karaciğer, bitkisel yağlar.

Günlük ihtiyaç 80 mikrogram.

Azlığı
Özellikle çocuk ve yaşlılarda görülebilir. Kanamalara neden olabilir. Dişlerin fırçalanması esnasında uzun süren kanamalar dikkati çeker. Bunun için çocuklara ve yaşlılara dışarıdan K vitamini takviyesi yapılmalı.

Suda eriyen vitaminler


B1 Vitamini (tiyamin)

Sinir ve kaslar için gerekli olan karbonhidratların sağlanması ve metabolize edilmesi için gereklidir. Kan dolaşımı ve beyin fonksiyonlarına yardımcı olur.

Kaynakları

Tahıl ürünleri ve kabuklu pirinç, ayçiçeği çekirdeği, yağsız et, balık ve bezelye.

Azlığı

Nadir olmakla beraber azlığı durumunda yorgunluk, iştahsızlık, konsantrasyon bozukluğu, el ve ayaklarda hissizlikle beraber, felç durumu ve ölüme de neden olabilen beriberi hastalığı görülür.

Aşırısı

İdrarla atıldığı için yan etkisi tespit edilmemiş.

B2 Vitamini (riboflavin)

Cilt, saç ve tırnakların oksijen kullanımı için gereklidir. Katarakt tedavisinde faydalıdır.

Kaynakları
Et, balık, kuruyemişler, karaciğer ve tahıllar ürünleri.

Günlük ihtiyaç 1,5-2 mikrogram.

Azlığı
Alkolik yaşlılarda bu vitamin azlığı nedeniyle deri lezyonları, yorgunluk ve konsantrasyon bozukluğu görülür. Fazlası idrarla atılır.

B3 vitamini (niasin)

Sağlıklı bir beyin ve güzel bir cilt için gerekli bir vitamin. Metobolizmanın tüm safhalarında yer alır. Derin nemi ve mide, safra kesesi sıvılarının salgılanması için gerekli.

Kaynakları
Et, balık, kuruyemişler, karaciğer, tahıllar.

Günlük ihtiyaç 15 mgr.

Azlığı
Ağız ve bağırsak derisinde değişiklikler, baş ağrısı, baş dönmesi ve uykusuzluk.

B5 Vitamini (pantotenikasit)

Deri için ve saçların uzaması için gerekli vitamindir. Metabolizmanın tümüne iştirak eder. Yağ, karbonhidrat ve protein parçalanmasında rol alır. Kolesterol sentezinde yardımcı olur. Özellikle başta kortizon olmak üzere, böbrek üstü bezi hormonlarının üretimine yardımcı olur.

Kaynakları
Et, tavuk, balık, baklagiller, tam tahıl ürünleri, süt ve süt ürünleri.

Günlük ihtiyaç 6 mgr.

Azlığı
Doğada bol olduğu için çok nadir görülür.

B6 Vitamini (piridoksin)
Bebeklerin sağlıklı gelişmesi için gereklidir. Çocukların büyümesi, sinir sistemlerinin gelişmesi ve kan yapımı için bu vitamine ihtiyaçları vardır.

Kaynakları
Tavuk, et, balık, yumurta, sarısı, baklagiller ve tam tahıl ürünleri.

Günlük ihtiyaç 2 mgr.

Azlığı
Azlığı durumda göz ve kulak çerçevesinde deri değişiklikleri, ağız içi ve dudaklarda yaralar görülür. Ancak azlığına çok ender rastlanır.

B12 vitamini (siyanokobolamin)
Kan yapımı için gereklidir. Demirin kullanımını kolaylaştırır. Yağın yanmasını kolaylaştırır. Sinir sistemi, ağız ve boğaz derisinin yapımında rol alır.

Kaynakları
Balık, et, yumurta, tavuk ve peynir.

Günlük ihtiyaç 3 mikrogram.

Azlığı
Pek rastlanmıyor. Kansızlık, yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu gibi durumlar özellikle vejetaryenlerde sık görülüyor.

Biotin
Saç, deri ve tırnakları güçlendiren, güzelleştiren vitamindir. Kan ve deri hücrelerinin üretimi için gereklidir.

Kaynakları
Yumurta, karaciğer, kuruyemişler, soya fasulyesi, tam tahıl ürünleri ve sebzeler.

Günlük ihtiyaç 30-100 mikrogram.

Azlığı
Nadiren görülür. Zayıf ve erken kırlaşmış saçlara ve kuru bir cilde neden olabilir.

İnositol
Damar sertliğini önlediğine inanılıyor. Bunu da kolesterolü düşürerek yapıyor. Saçların uzamasına yardımcı oluyor.

Azlığı
Damar sertliği ve saç dökülmesine neden olabilir.

Kaynakları
Tam tahıl ürünleri, bira mayası ve baklagiller.

Folik asit
Beyin fonksiyonları için hayati önemi vardır. Ana rahminde gelişmekte olan bebeğin beyin, sinir ve sinir sistemi gelişimi için bu vitamine ihtiyaç vardır. Kan hücrelerinin yapımı için de gereklidir.

Kaynakları
Karaciğer, yumurta, tam tahıl ürünleri, kuruyemişler, baklagiller, yeşil sebzeler ve süt ürünleri.

Günlük ihtiyaç: 300 mikrogram.

Azlığı
Kansızlığa neden olur. Ağızda yaralar, dudaklarda çatlaklar, ruhsal durumda değişmeler ve bellek zayıflığı görülebilir.

Salatayla Haftada 3 Kilo Verin

Sağlıklı ve formda kalmanızı sağlayan salata diyeti ile haftada 3 kilo verebilirsiniz.


Diyetisyen Aşkın Yüsek'in hazırladığı salata diyetiyle bir haftada 3 kilo verebilirsiniz. 5 öğün olarak planlanan diyette salataları farklışaltırabilirsiniz.

Birinci gün

Sabah
75 gram siyah üzüm, 120 gram kavun ve yarım papayadan oluşan bir meyve salatası

Ara öğün
Bir dilim yağsız labne sürülmüş kepek ekmeği, yanında maydanoz

Öğle
Taze fasulyeli, tavuk göğüslü marul salatası için, 100 gram taze fasulyeyi dilim dilim doğrayıp, sekiz - on dakika tuzlu suda haşlayın. Bir adet küçük soğanı ince ince doğrayın. 75 gram marulu ellerinizle parçalayın. Haşlanmış fasulyeyi, soğanı ve salatayı büyük bir kaseye koyun. İçine bir yemek kaşığı sirke dökün, tuz ve karabiber serpin. Önceden haşladığınız 125 gram tavuk göğüsünü salataya ilave edin.

Ara öğün
Bir adet kivi

Akşam
Salatalıklı, peynirli sandviç

İkinci gün
Sabah
İki dilim reçelli kepek ekmeği

Ara öğün
150 gram yağsız yoğurt

Öğle
Şef salatası için, yarım adet kıvırcık salata, 50 gram mozarella peyniri, bir adet yeşil biber ve iki adet havuçtan oluşan salatayı sirke, zeytinyağı, tuz ve biberle tatlandırın.

Ara öğün
75 gram siyah üzüm

Akşam
Mantarlı omlet için, 200 gram mantarı küçük küçük doğrayın ve mantarları üstü kapalı bir tavada birkaç dakika kızartın. Tuz ve karabiberle tatlandırın. Bir adet yumurtayı, iki yemek kaşığı su ve üç yemek kaşığı parmesan peyniriyle karıştırın. İçine dereotu ve maydanoz ekleyin. Yumurtayı mantarlara ilave edin, beş dakika pişirdikten sonra çıkarın.

Üçüncü gün
Sabah
Bir dilim peynirli kepek ekmeği, yanında bir adet domates ya da salatalık

Ara öğün
100 gram karpuz

Öğle
Biberli patates salatası için, 200 gram patatesi yirmi dakika haşlayıp, dilimleyin. Bir adet kırmızı biberi ve bir adet taze soğanı ince ince doğrayıp patatesle birlikte büyük bir kaseye koyun. İçine bir yemek kaşığı sirke, tuz, karabiber ve maydanoz ekleyin.

Ara öğün
125 ml. taze sıkılmış portakal suyu

Akşam
Bir kase light yoğurt, dört yemek kaşığı haşlanmış sebze (brokoli, karnabahar ya da kabak) ve iki dilim kepek ekmeği


Dördüncü gün
Sabah
Kepek ekmeğinden oluşan kaşarlı ve domatesli tost. Yanında taze sıkılmış portakal suyu.

Ara öğün
75 gram siyah üzüm

Öğle
Mantarlı salata için, 200 göbek salatayı ince ince doğrayın. Salataya bir çay kaşığı zeytinyağı, bir yemek kaşığı sirke, tuz, karabiber ve bir çay kaşığı hardal ekleyin. 75 gram kıvırcık salatayı, dört adet mantarı ve bir elmayı ince ince doğrayıp derin bir tabağın içine yayın. Üzerine göbek salatayı koyun. Yanında iki adet susamlı galeta yiyebilirsiniz.

Ara öğün
Bir dilim etimek ve 100 gram domates

Akşam
Peynirli turplu salata için, 40 gram yağsız peyniri, 150 gram dilimlenmiş salatalık ve bir demet doğranmış küçük kırmızı turpla karıştırın. İçine iki yemek kaşığı sirke, yarım çay kaşığı zeytinyağı, tuz ve karabiber ekleyin. Yanında bir dilim kepek ekmeği yiyebilirsiniz.

Beşinci gün
Sabah
100 gram yağsız labne peynirini, ince kıyılmış yarım adet kırmızı biberle karıştırın. Bu biberli karışımı iki dilim kepek ekmeğine sürün.

Ara öğün
250 ml. domates suyu

Öğle
Hardal soslu salata için, bir adet yumurtayı haşlayın. 50 gram yoğurdu, bir çay kaşığı limon suyu ve bir çay kaşığı hardalla karıştırın. 50 gram kıvırcık salatayı ve bir adet domatesi küçük küçük doğrayın. Salatayı, domatesi ve yumurtayı derin bir kaseye koyun ve sosu üzerine dökün. İsterseniz yanında iki adet kepekli galeta yiyebilirsiniz.

Ara öğün
Bir adet kivi

Akşam
Mantar soslu makarna için, 50 gram makarnayı haşlayın. 100 gram mantarı ve bir adet arpacık soğanı küçük küçük doğrayıp bir çay kaşığı zeytinyağında kavurun. İçine 100 ml. domates suyu ekleyin ve hafif ateşte pişirin. Pişen mantar sosunu makarnanın üzerine dökün.

Altıncı gün
Sabah
100 gram kavunu ezerek 200 gram süt ve 30 gram yulafla karıştırın.

Ara öğün
200 gram yağsız yoğurt, bir adet muz ve kividen oluşan bir meyve salatası hazırlayın.

Öğle
Mango salatası için, yarım adet mangoyu, bir adet soğanı ve 150 gram salatalığı incecik doğrayın. 75 gram marulu yıkayın ve ellerinizle parçalayın. Tüm bu malzemeleri derin bir kaba koyun. İçine iki yemek kaşığı sirke, tuz ve karabiber ekleyin. Yanında iki dilim kızarmış kepek ekmeği yiyebilirsiniz.

Ara öğün
200 gram yoğurdu 125 gram küçük küçük doğranmış çilekle karıştırın.

Akşam
Tonbalıklı domates salatası için, 300 gram domatesi, bir adet soğanı ince ince dilimleyip büyük bir kaseye koyun. İçine 75 gram ton balığı ekleyin. Salatayı bir yemek kaşığı sirke, bir yemek kaşığı zeytinyağı, tuz ve karabiberle tatlandırın.

Yedinci gün
Sabah
150 gram siyah üzümü, bir bardak yağsız süt ve beş yemek kaşığı cornflakesle karıştırın.

Ara öğün
Bir adet elma

Öğle yemeği
Ispanaklı domates salatası
40 gram fiyonk makarnayı tuzlu suda haşlayın. 75 gram ıspanağı ve 150 gram domatesi ince ince doğrayıp süzdüğünüz makarnayla karıştırın. İçine bir çay kaşığı dilimlenmiş yeşil zeytin, tuz, karabiber ve bir çay kaşığı zeytinyağı ekleyin.

Ara öğün
150 gram çilek

Akşam
Roka salatası için, 50 gram rokayı, bir adet küp küp doğranmış ekşi elma ve 30 gram haşlanmış tavuk göğsüyle karıştırın. İçine bol limon suyu, tuz, karabiber ve zeytinyağı ekleyin.

Çocuk Sağlığı



Çocuk sağlığı, gelişimi, beslenmesi ve büyüme çağı...Ailelerin dikkat etmesi gerekenler...

1-Çocuklar neden özellikle kışın çok hastalanıyorlar ?

Kış ve ilkbahar mevsimleri çocukların sağlığını olumsuz etkileyen bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkması ve yayılması için uygun bir dönemdir. Okul dönemi, kapalı ortamlarda bulunma, ani hava değişikleri, hava kirliliği, son zamanlarda eyelence merkezleri haline gelen alıs-veriş merkezleri bu dönemde daha çok hastalanma nedenlerindendir.

2-Kışın çocuklarda en çok görülen hastalıklar nelerdir ?

En çok görülen hastalıklar; nezle, grip, üst solunum yolu infeksyonu, bademcik iltihabı, sinuzit, orta kulak iltihabı, bronşit, bronşiolit, zatürre (pnömoni), krup (yalancı difteri), kızıl, suçiceği ve kızamık gibi döküntülü çocuk hastalıkları ve viral ishallerdir.

3-Bu hastalıkların belirti ve sonuçları nelerdir ? Her hastalıkla ilgili kısa bilgi verebilir misiniz ?

Nezle ve grip: Çocuklarda en sık görünen infeksyondur ve en sık doktora başvurma nedenidir nezle ve soğuk algınlığını üst solunum yolu virusları gripi ise influenza virusları yapar. Burun tıkanıklığı, burun akıntısı, ateş halsizlik, öksürük şikayetleri gelişir. Takip ve tedavi edlimezse kulak iltihabı ve alt solunum yolu infeksyonlarına zemin hazırlar.

Bademcik iltihabı (Tonsillit)
Vucut direncinin düştüğü zamanlarda bademciklerin streptokok bakterisi ile iltihaplanması sonucu gelişir. Yüksek ateş, bulantı, boğaz ağrısı ve yutma güçlüğü, öksürük başlıca belirtileridir. Tedavi edilmezse eklem romatizması, böbrek ilthaplanması, kalp kapak iltihaplanması gibi komplikasyonlar gelişebilir.

Sinuzit
Çocuklarda her yaşta görülebilir. Uzun süren burun tıkanıklığı, burundan yeşil sarı akıntı, yatar pozisyonda öksürük gelişmesi sinüziti düşündürmeli ve muayenedden geçilmelidir.

Orta kulak iltihabı (Otitis media)
Uzun süren nezle ve burun tıkanıklığı sonucu kulak ile ağız arasındaki borunun havalanması bozulur ve infeksion gelişir.
Tedavi edilmezse işitme kayıpları, çevre dokularda iltihaplanma ve sık tekrarlayan akıntılı kulak iltihaplanmalarına neden olur.

Bronşit
Virusların neden olduğu bir alt solunum yolu infeksiyonudur. I?ki yaşından küçük çocuklarda ateş, solunum zorluğu, öksürük, hırıltı gibi belirtilerde ortaya çıkar. Hastahane tedavisi gerektirebilir.

Zatüre (Pnömoni)
Sık görülen alt solunum yolu enfeksiyonudur. I?lk üç yaşta hastaneye en sık yatma nedenidir. Etkeni genellikle küçük çocuklarda virus büyük çocuklarda bakteridir.
Gripal infeksiyon gibi başlayıp uzayan ve düşmeyen ateş ile seyreder.
Yakından takip ve tedavisi gereklidir.

Krup (Yalanci difteri)
Nezle ve gripal infeksionu takiben girtlak ve ses tellerinde iltihaplanmaya bağlı köpek havlaması şeklinde öksürük, hırıltı, nefes almakta zorlanma gibi belirtileri vardır.
Solunum güçlüğü olan vakalar hastaneye yatırılarak tedavi edilir.Soğuk buhar makinaları evde tedaviye yardımcıdır.

Kızıl
Kasıklarda ve gövdede kırmızı döküntülerle seyreden, yüksek ateş, şiddetli boğaz ağrısı, dilde çilek görünümü, halsizlik, eklem ağrıları gibi belirtileri olan bir hastalıktır.
Boğaz kültüründe streptokok bakterisi görülür. Antibiotik ile tedavi edilir.

Viral Ishal
Viral ishallerde genellikle etken rota viruslardır. Ateş kusma ve sulu dışkılama başlıca belirtileridir. Sıvı ve elektrolit kaybı bakımınan yakından takip edilmeli gerekirse hastaneye yatırılarak tedavisi sürdürülmelidir.

4-Bu hastalıklar içerisinde en ciddiye alınması gerekenler hangileridir ?

Bu hastalıklar arasında özellikle streptokok bakterilerinin neden olduğu bademcik iltihapları , orta kulak iltihapları, sinuzit, bronşit, zatürre, döküntülü çocuk hastalıkları ve virusların etken olduğu bağırsak enfeksiyonları ciddiye alınması gereken hastalıklardır.

5-Bu tip hastalıklardan korunmak için ailelere neler öneriyorsunuz ?

Öncelikle kreş ve okula başlamadan öncetüm aşı programının tamamlanası, okul kayıtlarında aşı karnelerinin istenmesi, hasta çocukların hastalık bulguları iyileşene kadar okula gönderilmemesi, sınıfların ve çocuk odalarının sık sık havalandırılması, mümkün olduğu kadar kapalı ortamlara gidilmemesi, çocuklara el yıkama alışkanlığının küçük yaşlardan itibaren kazandırılması, okul kıyafetlerinn eve gelir gelmez değiştirilmesi, sık banyo alışkanlığının geliştirilmesi önerilebilir.

6-Çocuklar hastalandıkları zaman bakımları en az yetişkinler kadar zor. Çünkü kimi zaman verilen ilacı ya da şurubu içmeyi reddediyorlar. Bu gibi durumlarda nasıl bir yol izlenmeli?

Çocuk hastalıklarının tedavi programında genel yaklaşımız çocuklara mümkün olduğu kadar travmatize etmeden tedavi edebilmektir. Kusan , bulguları ağır, düşmeyen ateşi olan hastalara ev şartlarında adaleden tedavi, hastane tedavisi gerekenlere damardan tedavi uygulanır. Hafif soğuk algınlığı belirtileri ile gelen çocukları dinlendirmek, doğal gıdalar ve taze sıklmış meyva suları ile beslemek, parasetamol içeren ilaçlar ve nefes açıcılar kullanmakyeterlidir.

7-Kimi zaman çocuklar bütün kış hasta olabiliyorlar. Aileler de doğal olarak doktor doktor geziyorlar. Ama kimi zaman bu yöntem çok fazla işe yaramıyor. Çünkü her doktor başka bir tedavi önerebiliyor. Böyle zamanlarda ailelere neler tavsiye ediyorsunuz

Sık tekrarlayan solunum yolu infeksiyonu hikayesi olan hastalarda hazırlayıcı nedenler araştırılmal, bunlara yönelik muayene ve tetkikler yapılmalıdır.
Örneğin geniz eti, allerji gibi. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirici bitkisel tedaviler de önerilebilir.

8- Son olarak çocukların günlük bir beslenme programı nasıl olmalı? Bu hastalıklarda korunmada beslenme ne kadar önemli?

Beslenme; büyüme ve gelişmede, vücut direncini yükseltmede önemli etkenlerden biridir.
Protenin ve vitaminden zengin beslenme önemlidir. Okula giden çocuklar kahvaltıyı geçiştirmemelidir. Oğün aralarında meyve ve meyve suları tüketmelidir. Kantin yerine, evde hazırlanmış gıdalar veya okulun yemek programına uygun beslenmeleri daha iyi olur.

9-Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Düzenli aşılama, yaşa uygun dengeli beslenme, temizliğe önem verilmesi, hastalık belirtileri ağırlaşmadan ve dolayısı ile tedavisi zor ve uzun bir hale gelmeden sağlık merkezlerinde kontrolden geçilmesi sağlıklı bir gelişme için önemlidir.

Hayatınızdan balığı eksik etmeyin

Sağlıklı beslenmenin olmazsa olmaz gıdalarından biri olan balığı her yaşta, haftada en az iki kez ve her mevsim tüketmemiz gerekiyor.

Balık sağlıklı beslenmenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Her yaşta ve her mevsimde mutlaka balık yemeye özen gösterin. Balık, özellikle Omega-3 ve doymamış yaÇ asitleri açısından çok iyi bir kaynaktır. Omega 3 yaÇ asitlerinin kalp damar sağlığı, kansere karşı koruyuculuk, zihin gelişimi ve çocuklarda büyüme konularında önemi büyüktür. Haftada iki kez balık tüketerek Omega-3 yaÇ asidinin sağlığı koruyucu etkilerinden faydalanabilirsiniz. Bazı araştırmalara göre, balık yemek kalp hastalıklarından ölüm riskini yüzde 36 oranında azaltabiliyor. Çünkü Omega-3 yaÇ asitleri düzensiz kalp ritmini engellemeye yardımcı olarak kanın damarların içinde pıhtılaşma ihtimalini azaltır (ki bu kalp krizinin en başta gelen sebebidir). Ayrıca iyi kolesterolün (HDL) kötü kolesterole (LDL) oranını artırarak kardiyovasküler sisteme çok faydalı olur. Aylarına göre balık çeşitleri Ocak: Uskumru, lüfer, palamut, istavrit lezzetini korur. Kefal ve hamsi tam yağlı durumdadır.
Şubat: Kalkan mevsimi başlar ve mayıs sonuna kadar devam eder. Tekir bolca çıkar.
Mart: Kefal, levrek ve kalkanın en lezzetli zamanıdır.
Nisan: Kalkanın en bol zamanıdır. Mercan, levrek, kılıç ve kırlangıç bolca çıkmaya başlar. Gümüş, kefal, mezgit, minakop, tekir ve barbunya çok tutulur.
Mayıs: Levrek, barbunya, dil, tekir, kılıç ve iskorpit bol avlanır ve zevkle yenir. Uskumru, torik, palamut, hamsi ve istavrit yağını kaybetmiştir.
Haziran: Bu ayda balıklar az tutulur. Bu nedenle haziran balıkçılık açısından verimsizdir.
Temmuz: Sardalyanın mevsimi başlamıştır. Ekim ortasına kadar lezzetini devam ettirir.
Ağustos: Çingene palamudu mevsimini açar. Sardalyanın ise en lezzetli zamanıdır. Yine bu ayda kılıcın tadına doyum olmaz.
Eylül: Sardalya ve kılıç lezzetlidir. Palamut irileşir. Her türlü pişirilmeye elverişlidir. Kolyoz, istavrit ve kırlangıç bolca çıkar.
Ekim: Gezici balıkların, yazın Karadeniz'de beslenip, Marmara'ya göçe başladıkları aydır. Bu nedenle bol miktarda balık tutulur.
Kasım: Uskumrunun en iyi zamanıdır.
Aralık: Uskumru, lüfer, palamut ve torik, yağlı olduklarından her türlü yemeği yapılır. Hamsi de lezzetlidir.

Dilara Koçak

Hamileyken balık yağı için

Balık yağı içen hamile kadınların bebeklerindeki el ve göz koordinasyonunun, diğerlerine oranla daha fazla olduğu ortaya çıktı. Avustralya Üniversitesi Pediatri ve Çocuk Sağlığı Bölümü tarafından 98 hamile kadını kapsayan araştırmada; doğumdan önceki 20 hafta boyunca katılımcıların bir kısmına her gün 4 gram balık yağı, diğer kısmına ise 4 gram zeytinyağı içirildi. Doğumdan sonra 72 bebek; 2.5 yaşına dek konuşma, davranış, pratik mantık ve el ile göz koordinasyonu açısından testlerden geçirildi. Balık yağı grubunda 33, zeytinyağı grubunda ise 39 bebek bulunuyordu. Araştırmanın sonucunda; balık yağı içen annelerin bebeklerinin anlama, kavrama ve kelime haznesi bakımından daha üstün olduğu görüldü. Ancak en önemli fark; balık yağı grubundaki bebeklerin testlerden çok yüksek puan almasıyla ve el ile göz koordinasyonunda hızlı bir gelişim göstermeleriyle ortaya çıktı.

Yeni Beverly Hills Diyeti

Beverly Hills diyetinin temeli "bilinçli kombinasyon" yani doğru yiyecekleri doğru zamanda yemekten geçiyor..

Orjinal Beverly Hills diyeti yüksek sınırlarda 42 gün sürüyor. Yeni diyette ise uç sınırda diyet yapmak yerine yiyeceklerin haftalık ayarlanmasını tavsiye ediyor. Diyetisyenler, hiç meyve yemeden sadece karbonhidrat veya proteinlerle belenmenin yanlışlığına dikkat çekerek, sizi şişmanlatanın ne kadar ve ne yediğiniz değil, neyi ne zaman yediğiniz olduğunu vurguluyor.

Neyi neyle yiyebilirsiniz?
Yeni Beverly Hills diyetinde proteinlerle proteinleri (yağları), karbonhidratlarla karbonhidratları (yağları) ve meyveleri de yalnız yiyin. Güne üzüm, karpuz, çilek gibi bir meyvelerle başlayın.. Limitsiz olarak sevdiğiniz yiyeceği seçin ama diğer meyveyi yemeden önce bir saat bekleyin. Meyve yedikten 2 saat sonra karbonhidrat, yağ ve protein içeren gıdaları yiyin. İlk önce karbonhidrat, protein ve yağ içeren gıdalar yediyseniz günün ilerleyen zamanında meyve yiyin. Eğer meyveden sonra karbonhidrat yediyseniz, protein yiyinceye kadar sınırsız karbonhidratlı yiyeceklerden yiyebilirsiniz. İlk önce biraz protein içeren yiyeceklerden yediyseniz kahvenize biraz süt ekleyebilirsiniz. Örneğin bundan sonra yediğiniz herşeyin % 80'i protein olmalı..

Sıkılmış taze meyve suları içilmeli mi?
Meyve suları ve şarap meyve yerine geçiyor. Diğer alkolü içecekler ise karbonhidrat grubuna girer. Şampanya nötr olarak herşeyle giden bir içecek grubuna giriyor. Günde bir öğün karbonhidratlarla proteinleri birlikte yiyebilirsiniz. Örneğin Burger ile kızarmış patates, pirinçle karides yenilebilir. Eğer bu menüyü öğleyin yediyseniz günün geri kalan
zamanında protein konusunda dikkatli davranmalısınız. Bu programı uyguladığınızda 35 günde 4 ila 6 kilo verirsiniz.

Yiyecekler hakkında dikkat etmeniz gerekenler

* Meyveler (kendi grubu içinde mini katbonhidratlar) sindirimi kolay yiyeceklerdir. İçerdiği enzimler sebebiyle 15-20 dakika içinde sindirilir.

* Tüm diğer karbonhidratların sindirimi 3 saat alır, bu süreç tükürük ile ağızda başlar.

* Karbondidratları yerken önerilen tek şey 'çiğneyin, çiğneyin, çiğneyin..' Proteinlerin sindirimi 10 saat veya daha fazla sürer. Mide asidi yardımıyla sindirilir.

* Yağlar "hemen hemen tek tüketilmez", sindirim sisteminde tek başına nasıl sindirildiği bu nedenle bilinmiyor. Yağların çok yavaş sindirildiği tahmin ediliyor.

* Sindirim sisteminiz iyi çalışmıyorsa, ilk önce karbonhidrat bakımından zengin patates yiyecek hızlı çalışmasını ve ardından biftek gibi birşey yiyerek yavaş sindirime devam etmesini sağlayabilirsiniz.

Diyet Haplarından Mucize Beklemeyin

Diyete başlayan çoğu kadın aynı hataya düşerek, arkadaş tavsiyesiyle diyet hapı kullanmaya başlıyor. Uzmanlar ise uyarıyor; "Diyet hapları kaloriyi azaltma, egzersiz veya doktor tavsiyelerinin yerine konulamaz!.."

Kendi kendine diyet yapan bir çok kadın aynı hataya düşerek, arkadaş tavsiyesiyle diyet hapı kullanmaya başlıyor. Kafein ve diğer bazı uyarıcılara dayanan diğer diyet haplarının yanı sıra, doğal bileşenlere dayalı ve iksir özelliği taşıyan diyet hapları da bulunuyor. Unutulmaması gereken, diyet hapları asla kaloriyi azaltma, egzersiz veya doktor tavsiyelerinin yerine konulamaz.

Dikkat edilmesi gerekenler


* Tam bir diyet hapını bir bardak suyla yutun. Diyet hapını asla çiğnemeyin veya bir meşrubatta eriterek içmeyin!
* Günde 8 bardak su için. Diyet hapları idrar söktürücü olarak da adlandırılır. Çok sık tuvalete çıkmanıza ve susuzluk hissetmenize neden olabilir.
* Tavsiye edilen dozun dışına çıkmayın! Önerilenden daha fazla diyet hapı almanız sizin daha fazla kilo vermenizi sağlamaz. Sadece hapın yan etkilerini artırır.
* Diyet ilaçları kullandığınız zaman sık sık nabzınızı kontrol edin. Dakikada en az 86 nabız saymalısınız. Eğer nabzınız 90 veya daha yüksekse diyet ilaçlarını hemen bırakmalısınız!
* Diyet planınızı diyet hap kutunuzun yanına koyun. Aldığınız kaloriyi azaltmazsanız kilo veremezsiniz.
* 3 ay sonra diyet hapları almayı bırakın. Bazı araştırmalarda diyet haplarının 16 hafta kullanılmasının güvenli olduğu belirtiliyor. Diğer çalışmalarda da diyet haplarının, bir ay içinde de bazı sağlık problemlerine neden olabildiği belirlenmiş.

Uyarılar

* Uzmandan diyet hapı kullanmanızın size yararlı olacağı konusunda tavsiye almalısınız.
* Hapın doğal bileşenlerden hazırlandığı konusunda emin olun. Doğal araştırmalar sonucunda hazırlanmış olması güvenli anlamı taşımayabilir.
* Kan basıncını yükseten, troid, prostat, zihinsel problemlere, kalp ritminizi bozan diyet haplarını kullanmayın.
* Çarpıntınız varsa almayın.
* Soğuk algınlığı ve tıkanıklık giderici (burun tıkanıklığı gibi) içeren diğer ilaçlarla kullanmayın.
* Hemşire veya hamileyseniz kullanmayın.
* Sülfür gibi bileşenlere karşı allerjiniz varsa diyet hapı kullanmayın.
* Eğer hamileyseniz veya şüpheleniyorsanız kafein içeren diyet ilaçlarından uzak durun. Cafein düşük riskini artırır.
* 18 yaşın altında veya 60 yaş üzerindeyseniz diyet ilaçlarını kullanmadan mutlaka doktorunuzla görüşmelisiniz.

Kalçaları küçültün

Kadınların ortak sorunu "kalçaları daha ufak hale getirmek".. Beslenme hatasının yanı sıra pelvisiniz genişse de büyük kalçalı olabilirsiniz. Kalçanızın normal boyutta kalmasını sağlayan egzersiz önerilerimize göz atmaya ne dersiniz?

Kadınların ortak sorunu "kalçaları daha ufak hale getirmek"... Geniş kalçalar, beslenme düzensizliği sonucu olabileceği gibi, pelvisin büyük
olmasına bağlı da olabilir. Yani pelvisi büyük olanın kalçası büyük olur!.. Bu kategoriye giren bir özelliğiniz varsa, armut vücutlusunuz
demektir. Kalçalarınızda bel çevrenizden daha çok kilo alabilirsiniz.

Mucize beklemeyin
Size ne yazık ki bu konuda verilebilecek 'çok özel' bir formül yok. Büyük kaslar, sarkmalar ve fazla kilolardan kurtulmak için tüm vücuda yönelik bir egzersiz programı şart. Haftada 3-5 kere 30-45 dakikalık hareketler yapmalısınız. Koşmadan tempolu yürüyüş gibi düzenli yapacağınız egzersizlerle, daha çok kalori harcayabilirsiniz. Bisiklete binmek, kayak, buz pateni gibi eğlenceli sporlar da kalori harcamanıza yardımcı olur. Yere uzanarak bacak kaldırma gibi egzersizleri yeterince yaparsanız, zayıf kaslar güçlenir ve kilo verme kolaylaşır. Çömelme hareketleri yapmanız da form tutmayı sağlar ve akciğeri güçlendirir. Ana hatları şekillendirmek için bir kaç hafta ağırlık çalışmaları yapmak gerekebilir. Eğer hiç ağırlık kaldırmaya başlamadıysanız uzman gözetiminde başlamanızı öneririz.

Mutlaka çömelme egzersizi yapın
Kilolu bedenler için en çok önerilen favori beden egzersizi çömelme egzersizleridir. Büyük bacak kaslarını güçlendirirken popoyu şekillendirir.
Çömelme hareketlerini evde veya spor salonunda yapabilirsiniz. Hareketler sorasında ellerinize ağırlık aletleri alabilirsiniz.

Nasıl yapacaksınız?
Ayakta durun, omuz genişliğinde bacaklarınızı açın, ayaklarınızı birbirine paralel olarak hafif dışarı dönük şekilde yerleştirin. Kollarınızı çapraz olarak omuzlarınıza koyun veya elinize ağırlık alarak kollarınızı kalçanıza dayayın. Çömelirken derin nefes alın. Başınız sırtınızla orantılı olarak dik tutun. Başınızı sırtınızla dik tutmanızın bir yolu da, karşı duvarın en üst noktasına bakmaktır. Tekrar ayağa kalktığınızda nefesinizi dışarı verin. İlk yaptığınızda muhtemelen bacaklarınız tutulabilir ama dizleriniz kilitlenmez. Dizlerinizde bir ağrı veya burkulma hissederseniz sebebi yere paralel olmasından kaynaklanabilir. 3 defa 12-15 arasında bir sayda bunu tekrarlamanız önerilir. Çömelme bir güç egzersizidir. Egzersizleri ayna karşısında yapmanız ve sürdürebilmeniz için faydalı olabilir.

Geri tekme egzersizi ile biçimli kalçalar
Poponuzu çalıştıran diğer egzersiz ise geri tekme egzersizidir. Ellerinizi ve dizlerinizi yere koyun. Bacağınızın birini arkaya doğru düz olarak kaldırabildiğiniz kadar kaldırın. Bu nedenle bu egzersize geri tekme denir. Bacağınız düz ve zarif durmalı. Bu hareketi yaparken belinizin geriye doğru gerilmemesi, yaylanmaması gerekir. Bu hareketi her bacak için 15-25 arasında yapın. Yapmakta zorlanmadığınız zaman, ayak bileğini güçlendirmek için ağırlık giyebilirsiniz. Ev ortamında daha çok egzersiz yapılabilir. Bu nedenle evde egzersiz yapmanıza yardımcı olan CD'lerden edinebilirsiniz.

20 Dakikada Muhteşem Bacaklar

20 dakika yapacağınız egzersizle bacaklarınız istediğiniz gibi güzel görünebilir.

Günde 20 dakika yapacağınız egzersizle bacaklarınızın ne kadar güzel görünebileceğini biliyor musunuz? Yanlış duymadınız yapmanız gereken sadece kendinize biraz daha özen göstermek ve egzersizi düzenli yapmak...

Mükemmel bacaklar için birkaç öneri..

* Yürüyüş yaparken topuklarınıza basmak yerine parmak uçlarınıza basmayı deneyin, topuklarınızı yere değdirmemeye çalışın.

* Bu, gövdenizin biraz öne eğilmesine ve tüm bacağınızın, özellikle de uyluk kemiğinin ön kısmının çalışmasını sağlar.

* Bu şekilde 5 dakika koşun.

* Sağ ayağınızla ileri doğru büyük bir adım atın.

* Sağ dizinizin doğru bir açıyla bükülmesi gerekiyor.

* Daha sonra sol bacağınızla da büyük bir adım atın. Yine vücudunuz hamle eder pozisyonunda olsun.

* Yine parmak uçlarınızla koşun; ama ileri doğru her adımınızda dizlerinizi mümkün olduğu kadar yukarı çekmeye çalışın. Topuklarınızı yere değdirmeyin. Böylece baldırlarınızı ciddi biçimde çalıştırmış olursunuz.

* 30 saniye çalışıp, 30 saniye dinlenerek beş kez bu hareketi tekrarlayın.

* Parmak uçlarınızda koşmaya devam edin, ancak bu sefer her adımınızda topuklarınızı kalçanıza değdirmeye çalışın.

* Baldırlarınızın arka kısmını çalıştıracak bu hareketi 30 saniye süreyle beş kez tekrarlayın.

Kalça Biçimlendiren Egzersizler

Kalça kaslarını hedef alan "Pilates" egzersizleri, jimnastikle bile çalışmayan kasları harekete geçirerek, vücudunuzun kısa sürede forma girmesini sağlıyor.

Bacak kaldırma

Yüzükoyun yere uzanın. Rahat hareket etmek için yere bir havlu serin. Kollarınız yerde çapraz olacak şekilde başınızı kollannızın üstüne yaslayın. Bacaklarınızı gergin tütün ve bir bacağınızı yerden 5-10 cm. kadar yukarı kaldırın. Bu sırada diğer bacağınız gergin bir şekilde parmak ucuyla yeri göstersin. Hareket sırasında nefes alın ve karnınızı içe doğru çekin.

Sırt uzatma
Sırtüstü yere uzanın. Çeneniz dik bir şekilde, başınızı yerden kaldırın. Sol bacağınızı uzatıp, sağ bacağınızı dizden kırın ve iki elinizle kavrayın. Rahatça nefes alın ve verirken sol popo kasınızı sıkın. Bu sırada karnınız bir sünger gibi kasılacak. Hareketi en az 10 kez tekrarladıktan sonra aynı egzersizi diğer bacakla gerçekleştirin.

Derinlemesine rahatlama

Bu hareket, kısalmış kaslarla, kas kramplarına karşı alınan bir önlem niteliği taşıyor. Sırtüstü yere uzanın. Bacaklarınızı vücudunuzla 90 derecelik bir açı oluşturacak şekilde kaldırın. Ellerinizle bacaklarınızı dizlerinizin altından kavrayın ve mümkün olduğu kadar göğsünüze doğru yaklaştırmaya çalışın. Nefes alın ve içinizden 20'ye kadar sayıp nefesinizi verin.

Omurları açma

Yere uzanın ve ayaklarınızı omuz genişliğinde açın. Daha sonra dizden bacaklarınızı kırın ve belinizin düzlüğünü koruyarak nefes alın. Bu sırada omurlarınızın alt kısmını yerden yavaşça kaldırın. Hareketi yaparken karnınızın bir sünger gibi kasıldığını ve poponuzun sıkılaştığını hissedeceksiniz.

2 Ağustos 2007 Perşembe

Brokoli sağlık kaynağı



Brokoli, yüksek oranda vitamin içeriği, lifli oluşu, kalori değerinin düşük olması nedeniyle beslenme açısından çok değerli bir sebze.

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ferhat Odabaş, brokolinin besin değerlerinin tespit edilmesi için çok sayıda araştırma yapıldığını belirterek, brokolinin, faydaları anlaşıldıkça tüketiminin de arttığına dikkati çekti.

Düşük kalorili

"Brokoli, yüksek vitamin içeriği ve lifli olmasının yanı sıra düşük kalorisi nedeniyle beslenme açısından çok değerli bir sebzedir" diyen Odabaş, brokolinin içerdiği besin değerleri nedeniyle birçok hastalığın oluşumunu engellediğini belirtti.

Orta boy bir brokolinin, bir kişinin günlük C vitamini ihtiyacının yüzde 220'sini, A vitamini ihtiyacının ise yüzde 15'ini karşıladığını ifade eden Odabaş, yapılan araştırmalarda brokolinin içerdiği antikanserojen maddeler nedeniyle vücutta kanser oluşumunu engellediğinin tespit edildiğini bilirdi.

Sofradan eksik etmeyin
Odabaş, brokolinin düşük kalorili olması ve yüksek oranda lif içermesi nedeniyle dengeli beslenme için sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini de ifade ederek, "Çağımızda önemli bir hastalık olarak karşımıza çıkan obeziteye karşı da etkili bir sebzedir" dedi.

Taze tüketilmeli

Brokolinin faydalarının saymakla bitmeyeceğini ifade eden Odabaş, sebzenin aynı zamanda kalp hastalıklarına iyi geldiğini kaydetti. Odabaş, tüm yeşil yapraklı sebzelerde olduğu gibi brokolinin de taze ve çok fazla ısıya maruz bırakılmadan tüketilmesi önerisinde bulundu.

Yaşam boyu sağlıklı dişler

Sağlıklı dişler için uyumadan önce dişlerin fırçalanması ve yatıncaya kadar başka hiçbir şey yenilmemesi büyük önem taşıyor.

Diş Dostu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Oktay doğal dişlerin uzun süre dayanmasında ağız ve diş bakımının öneminin çok büyük olduğunu belirtti.

En önemli sağlık sorunları arasında
Diş ve diş eti hastalıklarının Türkiye’de ve dünyada en önemli sağlık sorunları arasında olduğunu ifade eden Dülger, ancak hayatı doğrudan tehdit etmediği için bu konuya gereken önemin verilmediğini söyledi.

Diş bakımının yapılması halinde 70-80 yaşında bile bir elmayı ısırarak yemenin mümkün olduğunu belirten Dülger, şöyle konuştu:

Diş bakımını ihmal etmeyin
"Sıklıkla (diş bakımı yapmak için günün en önemli saati ne zamandır?) şeklinde bir soruyla karşılaşıyoruz. Uykudan önce dişlerin fırçalanması çok önemlidir. Ağız ve diş bakımının ardından yatıncaya dek başka hiçbir şey yenilmemesi de aynı şekilde önem taşır. Gece uykuda yutkunma sayısı ve tükürük salgısı azalır. Fizyolojik doğal temizlik de ortadan kalkar.

Özellikle ağzı açık uyunması ile tükürüğün koruyucu etkisi tamamen ortadan kalkar. Hem diş hem diş eti hastalıkları hızla yayılır. Bunu engellemek için de çeşitli ağız kuruluğu ürünleri mevcuttur. Bunlar diş macunu, ağız gargarası ve jeli şeklindeki ürünlerdir.

Burnunda deviasyon veya sinüzit nedeniyle tıkanması olanlar, ağız kuruluğunu daha yoğun yaşadıklarından, bu kişilerde diş eti hastalıkları daha fazla görülür. Bununla birlikte diş çürükleri artar. Yine şeker hastalarında da uyku sırasında bu risk artar."

3 dakikada ideal bakım
Gece en ideal diş bakımının 3 dakikada yapılabileceğini belirten Dülger, 2 dakika süren diş fırçalamanın ardından 1 dakika süreyle diş ipi kullanarak dişlerin arasının temizlemesinin genellikle yeterli olduğunu sözlerine ekledi.

Mide balonunda yeni yöntem dünya literatüründe

Türkiye’de mide balonu uygulamasında kullanılan yöntem dünyanın en önemli bilimsel dergilerinde yayınlandı.

Çağın hastalığı obeziteye neştersiz çözüm getiren 'Mide Balonu' uygulaması, hastaların en çok tercih ettiği tedavi yöntemlerinden biri oldu. Türkiye’de mide balonu uygulamasında kullanılan yöntem dünyanın en önemli bilimsel dergilerinde yayınlandı.

Yıllardır ABD’yi etkisi altına alan obezite hastalığı gün geçtikte dünyaya hakim olmaya başladı. Beslenme ve yaşam şekillerinin tetiklediği (Aşırı fast-food tüketimi, televizyon ya da bilgisayar başında geçirilen uzun saatler) bu hastalığın tedavisi için bilim adamları birçok yöntem geliştirirken, son dönemde en çok tercih edilen uygulama 'Mide Balonu' oldu. Baykent Cerrahi ve Tıp Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Halil Coşkun, 150’ncisini gerçekleştirdiği uygulamanın ardından yöntemi ve elde edilen sonuçları anlattı.

Obeziteye çözüm
Coşkun, "Mide balonu, dış yapısı silikondan oluşan biyomedikal bir üründür. İşlemden 6 saat önce yemek yemeği kesen hastalara damar yolundan sedasyon verilerek uyku hali sağlanır ve endoskopik yöntemle uygulamaya geçilir. Jelle kayganlaştırılan balon, mideye itilir. Daha sonra bir sıvıyla doldurularak şişirilir. Balondaki vakum sistemi çekilerek mide içinde serbest kalması sağlanarak işlem tamamlanır. Uygulama sırasında hastalar bir şey hissetmez" dedi.

Mide Balonu’nun en önemli avantajının endoskopik olarak ve genel anestezi gerektirmeden yapılması olduğunu ifade eden Dr. Coşkun, ancak bu tür uygulamalarda hiçbir sorun ile karşılaşmamak için tüm girişimleri ameliyathane şartlarında ve maksimal güvenlik önlemleri altında yapılması gerektiğini belirtiyor.

15 dakika sürüyor
Uygulamanın 15-20 dakika sürdüğünü kaydeden Coşkun, "Hasta 5-6 saat hastanemizde gözetim altında tutuluyor. Daha sonra uygulamayla ilgili özel olarak hazırlanmış bir kitapçık ile taburcu ediliyor" diyor. Mide Balonu’nda başarılı olmanın temel kuralının yöntemin mekanizmasının çok iyi anlaşılmış olması ve uygulama sonrası kalori kısıtlayıcı bir diyet programına uyum göstermesi olduğunu belirten Coşkun, şunları söyledi:

"400-700 cc arasında bir kapasiteye sahip olan Mide balonu, mide hacmini küçülterek fazla miktarda gıda alımını engelliyor. Ayrıca balonun kilo vermedeki diğer etkileri arasında mide boşalımını geciktirerek gıdaların midede daha uzun süre kalmasına ve böylelikle kişilerin daha az acıkmasına neden oluyor. Yine kilo verdirmedeki bir diğer etken de mideden salgılanan ve açlık-tokluk üzerinde çok önemli bir etkiye sahip olan GHRELİN hormonu üzerine etki ederek bu hormon seviyesinde azalmaya neden olarak acıkmamıza engel oluyor."

Uyumlu kilo kaybı
Mide Balonu uygulamasıyla kişilerin fazla kilolarının yüzde 30-90 oranında kaybetmeleri mümkün, elde edilecek kilo kaybındaki başarı kişinin uyumuyla yakından ilgili. Dr. Halil Coşkun, Mide Balonu uygulamasının bu konuda deneyimli hekimlerce uygulandığında son derece risksiz ve oldukça başarılı sonuçlar veren bir yöntem olduğunu söylüyor.

Dünya literatüründe
Baykent Cerrahi ve Tıp Merkezi uzmanlarının uyguladıkları bu teknik dünyanın en iyi bilimsel dergilerinden biri olarak kabul edilen OBESITY SURGERY’nin Temmuz sayısında "Experience with Sedation Technique for Intragastric Balloon Placement and Removal" adıyla yayınlanarak dünya literatürüne girdi.

Bu kuruyemişler faydalı



Kuruyemişlerin pek çok yararı var. Örneğin beyaz leblebi zayıflamaya yardımcı oluyor.

Badem
Beden ve zihin yorgunluğunu giderir. Böbrek ,mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.

Fındık
Vücuda kuvvet verir. Kalp rahatsızlıklarının en önemli nedeni olan yüksek kolestrolün düşürülmesinde en önemli ilaçtır. (%25.2 oranında)İnsan vücuduna yaralı kalsiyum, demir, karbonhidrat, yağ ve çinko ile metabolizmayı düzenler, kemiklerin gelişmesini sağlar.E vitamini açısından zengindir. Kansızlığa karşı koruyucu etki yapar.Kanser yapıcı etmenlerin oluşmasını önler yada oluştuktan sonra onları etkisiz hale getirerek vücudu korur.

Antep fıstığı
Antep fıstığında kolesterol yoktur. Kandaki kolesterol seviyesini düşürür. Kroner kalp hastalığı riskini azaltır. Antep fıstığı, protein yönünden 2 kat,fosfor yönünden 4 kat etten daha üstündür.İnce bağırsakta glikoz emilimini azaltır ve kan şekerinin yükselmesini önler.

Yer fıstığı
Vücudun gelişmesini sağlar. Beden ve zihin gücünü arttırır.Göğsü yumuşatır. Öksürük söktürür.

Kabuklu yer fıstığı
İçeriğinde sabit yağ ve proteinli maddeler vardır. Böbrek ve safra kesesi ağrılarını hafifletir.

Beyaz leblebi
Mide suyunu çekmede ve zayıflamak isteyenler için açlıklarını bastırmada önemli bir işleme sahiptir.

Sarı leblebi
Hammaddesi nohuttur.Vücudu kuvvetlendirir. Anne sütünü arttırır.

Ayçekirdeği
Ayçekirdeğinin içeriğindeki yağ damar sertliğini giderir. Kalp, sinir hastalıklarını önler. Bol E vitamini ve protein içerir. Cinsel gücü arttırır. İktidarsızlığı önler.

Kabak çekirdeği

Mükemmel bir kurt ilacıdır. Günde çocuklarda 10-15 adet,büyüklerde 20-30 adet kabak çekirdeği yenmelidir.Tenya solucanlarını gidermek için de kabak çekirdeği iyi bir ilaçtır.

Mısır
Yüzde 18.3 gibi yüksek oranda lif içerir. Mısırın içeriğindeki yüksek karbonhidrat enerji seviyesini yükseltir. İçinde protein, kalsiyum,demir,fosfor, A vitamini bulunur.

Gebelikte Gastroözofageal Reflü Hastalığı

Retrosternal yanmanın gebeliklerin %30-50'sinde görüldüğü hesaplanmakta ve bazı toplumlarda bu insidans %80'e yaklaşmaktadır. Bu semptom nadiren eski hastalıktaki bir alevlenmeye işaret etmektedir. Retrosternal yanma gebelikte oldukça yaygın olduğundan, hem hastalar hem de kadın doğumcular bu semptomun sağlıklı bir gebelikte normal bir oluşum olduğunu düşünmektedir.

Genel olarak, semptomatik gastroözofageal reflü hastalığı (GÖRH) gebelik sırasında başlamakta ve doğumdan kısa süre sonra kaybolmaktadır. Gebelikteki GÖRH nedeni tartışma konusudur. Gastroözofageal reflüyü tetikleyen mekanizmaların tümünde, temel olarak alt özofagus sfinkter basınç (LES) tonusunda bir azalma söz konusudur. Bununla birlikte mekanik faktörler de önem taşıyabilir. Gebelikte LES basıncındaki azalma, serum cinsiyet hormonu düzeylerindeki, spesifik olarak da östrojen ve progesterondaki yükselmeye bağlanmıştır. Progesteron LES gevşemesine aracı oluyor gibi görünmektedir; östrojen ise gerekli bir primerdir. Maalesef gebeliğin geçici LES gevşemesi üzerindeki etkisi yeterince anlaşılamamıştır. Mekanik faktörler küçük bir rol oynamaktadır. Gebelik sırasında ciddi reflü komplikasyonları enderdir. Bu nedenle de özofagogastroduodenoskopi (ÖGD) ve tanı amaçlı diğer testlere nadiren gerek duyulmaktadır.

Gebelikte gelişen GÖRH'ün klinik özellikleri, genel yetişkin popülasyonundakinden farklı değildir. Retrosternal yanma hakim olan semptomdur ve gebelik ilerledikçe kötüleşmektedir. Regurjitasyon, retrosternal yanmayla yaklaşık aynı sıklıkta ortaya çıkmaktadır. Özofajit, kanama, ve striktür oluşumu, gebelikteki GÖRH komplikasyonları arasında yer almaktadır.

Gebelikte GÖRH'ün başlangıçtaki tanı ve tedavisi semptomlara dayalıdır. Klinik semptomların bu şekilde temel alınması mantıklıdır. Çünkü yemeklerden sonra ya da yatar pozisyonda ortaya çıkan klasik substernal yanma belirtisi, yetişkinlerdeki GÖRH tanısı için %90 düzeyinde bir duyarlık ve özgüllüğe sahiptir. Baryumlu radyografi çalışmaları gereksizdir ve radyasyon teratojenisitesi nedeniyle bu çalışmalardan kaçınılmalıdır. Özofageal manometri ve pH-metri çalışmaları gebelikte nadiren gerekir, ancak güvenle yapılabilirler. Diğer taraftan, gebelikteki normal ve patolojik reflünün tanımıyla ilgili veri bulunmamaktadır. ÖGD, refrakter reflü semptomları ya da komplikasyonlarının değerlendirilmesinde tercih edilen işlemdir. ÖGD, kan basıncı ve oksijenasyonun dikkatlice izlenmesi ve şuur kaybı oluşturmayan sedasyonun ihtiyatlı bir şekilde uygulanmasıyla, anne ve bebeğe zarar vermeden güvenli biçimde yapılabilir. Fetal izleme gebelikte ÖGD güvenliğini artırabilir.

Gebelikte tedavinin sorunlu yönü, yaygın kullanılan anti-reflü ilaçlarının potansiyel teratojenisitesidir. Hafif semptomlar için, gereken tek şey, yaşam tarzı ve diyet değişiklikleri olabilir. Bu değişiklikler, gece geç saatte ya da yatmadan önce yemek yemekten kaçınılması, yatağın baş kısmının 15 cm kadar yükseltilmesi ve retrosternal yanmaya yol açan yiyecek ve ilaçlardan sakınılmasından oluşmaktadır. Reflü semptomlarının azaltılması ve fetüsün bu zararlı maddelerden uzak tutulması için alkol ve sigara kullanılmaması önerilir. Orta şiddetli-şiddetli GÖRH semptomları için, doktorun, ilaç tedavisinin yarar ve risklerini kıyaslamalı bir şekilde hastayla tartışması gerekir. Bilgilendirilmiş rıza alınması uygundur. GÖRH tedavisinde kullanılan ilaçlar, etik ve medikolegal unsurlar yüzünden gebe kadınlardaki randomize ve kontrollü araştırmalarda rutin ya da yoğun bir şekilde test edilmemektedir. Önerilerin çoğu doktorlar, farmasötik firmalar, ya da Gıda ve İlaç İdaresi'nin (FDA) yaptığı olgu raporları ve kohort çalışmalarından kaynaklanmaktadır. İmalatçı firmalarca yapılan gönüllü bildirimler, izleme süresinin bilinmeyişi, uygun kontrollerin yokluğu ve olası bildirim yanlılığı şeklinde sorunlar taşımaktadır.

Gebelikte önerilen anti-reflü tedavide basamaklar halinde ilerleyen bir model izlenmektedir (Şekile bakınız). Daha semptomatik olgularda ilaç tedavisi, yemeklerden sonra ve gece yatarken alınan antasitlerle, ya da günde 3 kez 1 gr sukralfat ile başlanmalıdır. Dirençli olgularda hastanın önerilen sistemik ilaçların risk ve yararları hakkında bilgilendirilmesi gerekir. Bu sayede kararlar hastanın bilgisi dahilinde verilebilecektir. En iyi yaklaşım, mümkünse gebeliğin ilk trimesterinde sistemik ilaç kullanımından kaçınılmasıdır. Histamin2 reseptör antagonistleri proton pompa inhibitörlerinden önce kullanılmalı ve günde bir kez şeklindeki bir rejimle, özellikle de belirtilerin kötüleşebileceği akşam yemeği sonrasında alınmalıdırlar. Doz, gerekirse günde iki defaya çıkarılabilir. Yazar, gebelikteki belgelenmiş etkinliği ve ilk trimesterde bile gösterdiği olumlu güvenilirlik profili nedeniyle, ranitidin 150 mg önermektedir. PPİ'ler refrakter hastalar ve komplikasyonlu reflü hastalığı olan gebeler için saklanmaktadır. Yazar, PPİ tedavisi başlatılmadan önce ÖGD yapılmasını önermektedir. Kahvaltıdan önce verilen lansoprazol 30 mg, hayvanlardaki güvenilirlik profili ve insan hamilelerdeki güvenilirlik konulu olgu raporları sayesinde, tercih edilen PPİ olabilmektedir. Hastalığın genellikle kendini sınırlayıcı olması ve doğum sonrasında kaybolması nedeniyle, gebelik sırasında anti-reflü cerrahisinden kaçınılmalıdır.

Çocukluk Çağı Açısından Gastroözofageal Reflü Hastalığı

Gastroözofageal reflü hastalığı yada toplumda genel olarak sağlık mesleği dışındaki kişilerin tanımladığı şekliyle "reflü hastalığı" mide içeriğinin yemek borusuna (özofagus) geçişi olarak tanımlanabilir. Yemek borusuna geçen mide içeriğindeki asit, parçalayıcı sindirim salgıları (enzimler) yemek borusunda yangı ve ciddi hasara neden olur. Bunun nedeni bu maddelere karşı mide yüzeyi dirençli olduğu halde, yemek borusunda bu dirence sahip olacak hiç yapı olamaması ve son derece zayıf olmasıdır. Hatta yemek borusuna geçen bu mide içeriği daha yukarılara gelerek yutak (farenks), burun tabanı (nazofarenks), kulaktan gelen öztaki borusu başlangıcına kadar ulaşabilir. Tabii ki buraya ulaşan mide içeriği küçük miktarlarda ses tellerinin bulunduğu bu bölgeye en yakın yer olan gırtlak (larikns) bölgesine gelir ve buradan bronşlara kaçar. Hatta bazen buraya kadar gelen mide içeriği, buraya gelinceye kadar yemek borusunda ciddi bir harabiyet ve şikayete neden olmaz. Ancak ciddi gırtlak, bronş ve akciğer şikayetlerine neden olabilir.

Çocuklarda Reflü Meydana Gelişi

Çocuklarda reflüYenildikten sonra yutulan besin içeriği veya tükürük kitlesel olarak yemek brorusun kasılma hareketleri ile yavaş yavaş ilerleyerek yemek borusunun alt ucuna gelir. Yemek borusunun tam mideye bağlanma yeri (ki burası göğüs kafesi içinde kalır) bir borunun diğer ucu gibi düşünülse de normalde kapalıdır. Bunu göğsümüzde nefes alırken negatif basınç, midenin üst kısmında (fundus) biriken gaz ve diyafragma kaslarımızın oraya yaptığı kıskaç rolü sağlar. Biz buna "kardioözofageal sfinkter" (KÖS) diyoruz, halk arasında ise "mide kapakçığı" olarak bilinir. Bir kapakçık değildir. Bu kapalı olan uç mide içeriğinin yemek borusuna geçmesini önler, ama yemek borusundan gelen besinleri ve tükürüğün mideye geçmesine izin verir. Yani yemek borusundan mideye doğru tek yönlü bir valf gibi çalışır. Eğer bu KÖS'ün olduğu noktadaki kaslar bebeklerde olduğu gibi tam gelişmemişse, buraya basınç uygulanırsa ya da gevşemesine neden olacak besin ya da ilaç alınırsa, bu noktavi bölge biraz aşağıda olursa ya da yukarı çekilirse buranın mekanizması bozulur. Böylelikle mide içeriği yemek borusuna geçer.

Reflü Hastalığı nedir?

Mideden yemek borusuna geçen (reflü olan) mide içeriğinin yukarıda belirtilen yerlere ulaşarak o bölgelerde (yemek borusu yüzeyi, yutak, ses tellerinin olduğu gırtlak, bronşlar) hasar, yangı, irritasyon oluşturması ile çocukda o bölgeye ait ortaya çıkan bulgulara "Reflü Hastalığı" denir. Ancak reflü olmasına rağmen bu bulgular her çocukda çıkmayabilir. O zaman bulgusuz reflü vardır. Ama bu potansiyel bir hastalık demektir.

Çocuklarda Reflü Hastalığı: Her Reflü Hastalık mıdır?

Mide ile yemek borusu arasında normal sağlıklı durumalarda da reflünün var olabileceğini yukarıda belitmiştik. Çünkü yutulan lokma veya tükürüğün mideye geçisi esnasında KÖS açılır ve bu sırada özellikle dolu bir mide ya da mide üst kısmında salgı varsa bir miktar yemek borusuna geçiş olur. Ama bunun miktarı az ve süresi kısadır. Yemek borusu bunu kasılarak mideye atar ve kendini temizler. Ancak buradaki KÖS'in çalışmasını bozacak yapısal neden yada fonksiyonu bozacak bir ilaç, besin vs kullanımı varsa temizleme uzun yada yetersiz olur. Süre uzun olursa reflü içeriği yemek borusunun ilk başlangıç kısmına (orafarenks) ve üst solunum yoluna oradan da gırtlak ve bronşlara kadar gider. Bu gidiş esnasında asit ve sindirici enzim içeren reflü içeriği önce yemek borusunun son derece zayıf, dirençsiz olan yüzeyini (mukozasını) dejenere eder. Yüzey (mukoza) harap olunca altındaki sinir uçları açığa çıkar ve bu da midenin hemen üstünde yanma vb bulgulara neden olur. Komşu organ olan kalp önünde de yanma olabilir ve bu kalp ağırısı ile karşabilir. Tam mide çıkışı yani dışarıdan KÖS'e uyan yerde en çok dejenerasyon ve yangı görülür. Bu yangı nedeniyle olan şişlik KÖS'ün kapanmasını daha da bozar. Bu yangı uzun sürerse bu önemli noktavi bölgenin (KÖS) daha yukarı kaymasına neden olur. Bu KÖS'ün kapanmasını daha da engeller. Daha yukarı bölgelere giden reflü içeriği hangi bölgede yangı oluşturusa orada bulgulara neden olur. Ancak ilginçtir ki her reflü olan çocukda reflü içeriği aynı olsa da aynı yangısal değişiklikler görülmeyebilir. Hatta bir çocukda yemek borusunda yangı, diğer çocukda yutak ve bir diğer çocukda yalnızca bronşlarda olabilir. Bunun nedeni her çocuğun genetik yapıdaki farklılıktan dolayı yemek borusu ve yemek borusuna olan kaçağın etkileyeceği yüzeylerin (boğaz, gırtlak, bronş?) direnci ve duyarlılığındaki değişik özellikleridir. Bu nedenle her çocuğun reflüye ait klinik bulguları farklılık gösterebilir. Hatta reflü olmasına rağmen bulgular yani hastalık tabi "reflü hastalığı" olmayabilir.

Çocuklarda Reflü Hastalığının Oluşumuna Neden Olan Faktörler

Pediatrik solunumÇocuklarda reflünün meydana gelişi ve reflü hastalığı için belki de en önemli faktör gelişimsel özellikleridir. Bu çocuğun büyüyen ve olgunlaşan bir varlık olması ile alakalıdır. Boyunun uzaması, ağırlığının artması ve zihinsel fonksiyonlarının gelişmesi gibi yemek borusu, mide ve barsakları da büyür, gelişir ve fonkisyonları olgunlaşır. Bu nedenle gelişim evrelerinde reflü o gelişim evresine göre değerlendirilmeli ve anlam verilmelidir. Normal bir erişkinde mide ve yemek borusu bağlantısı dikey hatta gelen bir boruya (yemek borusu) yatay bağlanan bir balon gibidir. Mide içeriğinin KÖS ve çevresine ulaşması zordur. Ayrıca mide en üst bölümünde (fundus denir) yutularak biriken hava basınç ile KÖS'ün kapatılmasına yardımcı olur. Ama yeni doğmuş bir bebeğin midesi yemek borusunun hemen hemen dikeye yakın devam eden "J" hafi şeklindeki bir parçası gibidir. Bu nedenle çok kolay reflü olabilir. Ancak bebek anne sütü aldığı için ve mide kısa sürede boşaldığı için bu sorun olmaz. Tabii ki bunun yaratılış itibarıyla bir önemi vardır. Midenin yemek borusunun devamı şeklinde olması henüz tam kasılıp Pediatrik reflü lokmayı ilerletemeyen yemek borusundan kolayca sütün mideye ulaşmasını sağlamaktır. Yaş ilerledikçe mide daha yatay duruma geçer. Ama bunun tam olarak erişkine yakın hale gelmesi 2 yaşını bulur. Bu arada çocuğun 4-6 ay civarında oturmaya başlaması karın ve dolaylı olarak mideye bası ile mide içeriğinin direk reflü olmasına neden olur. Hatta anneler bebeğin her beslenmeden sonra artık daha sık ve biraz daha fazla ağızlarından artık süt geldiğini söylerler. Bu nedenle oturmaya başlanılan 4-7 ayda reflü artar. Hatta daha çok hareketin olduğu 9-10. aya doğru en üst sıklıkta olur. Kilolu bebeklerde dolaysıyla daha çok reflü olur. Ama 1 yaşında çocuğun yürümesi ile reflü hızla azalır. Çünkü mide üzerindeki baskı kalkar ve pozisyonu daha da iyidir. Ayrıca diyafram kasları ve yemek borusu kasları daha iyi çalışır. Yemek borusu lokmayı ve tükürüğü en üst yutaktak başlayıp aşağıya kadar önce kasılıp sonra gevşeyerek ite ite KÖS'e getirir. Buradan da KÖS açılarak mideye geçer. Bu esnada çok dolu veya basınç altında bir mide varsa reflü olur. İşte iri bebek, kilolu çocuklar yada sıkı giyimli çocuklarda reflü nedeni budur. Ayrıca modern yaşamla birlikte çocukların yeme alışkanlıklarındaki değişiklikler, çevresel ortamın etkileri ve kullanılan ilaçlar da KÖS fonksiyonunu bozarak reflü ve reflü hastalığını arttırmaktadır. Sigara dumanı ile yoğun karşılaşma en önemlilerinden birisidir. Ayrıca kola, ketçap, mayonez, pizza, gazlı-asitli içecekler ve bol katkı maddeli besinler KÖS fonksiyonunu bozarak reflüye neden olur. Ayrıca inek sütü alerjisi ve diğer besin alerjilerinde de reflü çok belirign artar. Daha az ama belki en ağır reflü nedeni ise doğumdan gelen ve sonradan kazanılan bazı hastalıkladır. Beyin-sinir hastalıkarı, zeka geriliği ile giden hastalıklar, kas hastalıkları, genetik hastalıklar da en ağır reflü nedenleridir.

Çocuklarda Reflü Hastalığının Sıklığı

Çocuklarda, GÖR en sık yemek borusu hastalığıdır. 6 aydan küçük bebeklerin %40'nda, 6-9 ayda % 40-70'inde var olduğu düşünülmektedir. Bu sıklık giderek azalarak % 10 a düşer. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi reflü ancak yakınmaları ortaya çıkardığında Gastroözofageal Reflü Hastalığı (GÖRH) olarak adlandırılır. Bu durum bebeklerin 1/300'ünde ortaya çıkar. Daha büyük çocuklar için net rakamlar yoktur. Ancak reflünün tüm çocuklar arasında % 15 oranında bulunduğu ve reflü hastalığının ise çocukların % 3-5'inde var olduğu tahmin edilir. Ama bu bir tahmindir. Teşhisine ait problemler, doğru olmayan teşhislerle gereksiz ilaç kullanımları bu oranın kesinliğini ortadan kaldırmaktadır.

Çocuklarda Reflü Hastalığının Bulguları


Ne zaman reflülü çocukda reflü hastalığından şüphelenelim? Bu aile için de doktor için de bir sorundur. Çünkü ailenin yakınmasını anlatamayan bir bebek ve çocuğunda böyle bir şeyi düşünmesi pek olası değildir. Bu konuda ancak magazinel bilgilere sahiptir. Doktor için ise? Maalesef bebeklerde özellikle olmak üzere çocuklarda da doktor arkadaşlarımız bu teşhiş için hangi aşamada düşünülmesi gerektiğine karar vermekte zorlanmaktadır. Çünkü hastalık bir mide-barsak yakınması olduğu halde bazen hiçbir bulgu olmadan doğrudan nefes yolu yada boğaz bulguları ile ortaya çıkabilmektedir. Hatta solunum yakınmaları (astım ..vs) da reflüye ve reflü ise solunum bulgularına neden olur. Yani "tavuk mu yumurtadan çıkar yumurta mı tavuktan ???" denebilir buna. Bu nedenle reflüye ait bulguları çocuklarda yaş gruplarına göre sınıflayarak göz önüne almak gerekir.

1. Bebeklerde reflü hastalığı sıklıkla kusma, huzursuzluk, kilo kaybı ile çıkar. Çünkü mide içeriğinin yemek borusuna geçişi özellikle yatar pozisyonda olur ve geçince orada oluşturduğu tahrişi çocuk ağlayarak belli eder. Bazen çocuklar ağlayarak geceleri uyanır. Bazen bu reflü yutağa kadar gelerek öztakiyi etkiler ve yineleyen kulak iltihapları ile de çıkabilir. Bazen ise sadece kronik ses kısıklığı, öksürük ve hırıltılı nefes alıp verme tek bulgu olabilir.
2. Erken çocukluk dönemi dediğimiz oyun çocukluğu (okul öncesi) döneminde ise çocuklarda sıklıkla karın ağrısı, mide bulantıları, midede yanma, göğüsde kalp bölgesinde yada iman tahtası denen orta hatta ağrı olabilir. Ancak bu yakınmalar hiç olmadan kronik ses kısıklığı, öksürük, sinüzit olarak çıkabilir. Hatta yalnızca yineleyen bronşit ile astım benzeri tablo ile gelebilir. Hastalar yıllarca astım teşhisi ile tedavi almış olabilir.
3. Okul çocukluğu döneminde ise yine sıklıkla karın ağrısı, mide bulantıları, midede yanma, göğüsde kalp bölgesinde ya da iman tahtası denen orta hatta ağrı olabilir. Ancak burada daha yüksek orandaki çocukda ise daha çok kronik ve astım bulguları ve ayrıca ses kısıklığı, sinüzit olarak çıkabilir. Hatta yalnızca astım tablosu olabilir. Bu nedenle tedaviye dirençli ya da sürekli nüks eden tüm larenjit, kulak iltihabı, astımda, hele alerjisi yoksa reflü hastalığı akla gelmelidir.
4. Daha büyük çocuklarda ise karın ağrısı, mide yanması ve ağza acı su gelmesi net tarif edilebilir. Ancak bu çocuklar sıklıkla maaleasef gastrit ve ülser teşhisleri ile tedavi ve izlem alır. Geçici düzelmeler olur ama sürekli nüks eder. Bu mide barsak bulguları yanında çok sık oranda ses kısıklığı yakınları vardır. Hatta bunların gırtlağına bakınca orada reflünün yaptığı harabiyet net bir şeklide görülür. Bu nedenle özellikle alerjisi olmayan tedaviye dirençli ya da sürekli nüks eden tüm larenjit, kulak iltihabı ve astım da reflü hastalığı akla gelmelidir. Gece midede ekşime, yanma ve göğüs ağrısı ile uyanabilirler.

Çocuklarda Reflü Hastalığının Teşhisi Nasıl Konur

Teşhisde her zaman bütün çocukluk çağı hastalıklarında olduğu gibi anne-babadan şikayetleri çok iyi bir şeklide dinledikten sonra şüphe duyuluyorsa tetkike geçilir. Ama her kusan veya kilo alamayan çocuk reflü demek değildir. Hele bebeklerde çok sık oranda beslenme hataları kusma ve kilo alamamaya neden olabilir. Reflü düşünülen hastada eğer yapısal bir anormallik düşünülüyorsa ilaçlı mide-barsak filmi (özofagus-mide duodenom grafisi) çekilebilir. Sintigrafik olarak nükleer tıp metodu kullanılabilir. Ancak bu yöntemin güvenilirliği ve hassasiyeti pek kabul görmez. Ancak bu gün için eğer gerçekte reflü düşünülüyorsa yapılacak en önemli test çocuğun yemek borusun çok ince bir kablo ucu (prob) koyarak mideden gelen asiti ölçebilen cihazla ölçüm yapmaktır. Buna "24 saatlik ph monitorizasyonu" denir. En kıymetli testtir. Ancak yemek borusundaki basınç, kasılma ..gibi fonksiyon ve testlere bakan diğer yöntemler de vardır.

Çocuklarda Reflü Hastalığının Tedavisi

Reflü hastalığında tedavisinin temel amacı yakınmaları gidermek ve yemek borusundaki veya diğer bahsedilen bölgelerdeki yangıyı iyileştirmektir. Tedavisinde 4 önemli yöntem uygulanır:

1. Yaşam koşulları ve beslenmenin düzenlenmesi
2. İlaç tedavisi
3. İzlem ve koruyucu önlemler.
4. Cerrahi tedavi

Yaşam koşullarının değiştirilmesine yönelik önlemler tedavinin ilk basamağını bu önlemler oluşturmaktadır. Öğün miktarlarının küçük tutulması, ideal vücut ağırlığının korunması, akşam yemeklerinin yatmadan en az 2 saat önce yenmesi, yemeklerden sonra en az 1 saat yatar pozisyon alınmaması, yüksek yastık kullanılması önlemler arasında yer alır. Bunun dışında gaz ve asit içeren gıdalar, domates, gazlı içecekler, kola, kahve, yağlı gıdalar, çikolata tüketiminden kaçınılmalıdır. İlaç tedavisinde KÖS kasılmasını arttıran ve mide asid salgısını azaltan ilaçlar reflü hastalığının hem tipik hem de atipik bulguları için en sık ve en etkin olarak kullanılan ilaçlardır. KÖS kasılmasını arttıran ilaçlar yemek borusunun hareketini düzenler. Ama tümü çocuğun yaşına uygun ve etkili olanlardan seçilmelidir ve bunu doktor yapmalıdır. Tıbbi tedavi ve önlemlerle bulgulara hakim olunamayan ve bunun yanında ciddi geriye dönüşümsüz zararlara yol açan hastalarda cerrahi tedavi (ameliyat) düşünülebilir. Bu ameliyat oldukça basittir. Hatta kapalı ameliyat sistemleri (laporoskopik) ile de yapılabilir. Ancak hem tıbbı tedavi hem de cerrahi tedavilerde nüks söz konusu olabilir. Bu nedenle reflülü çocuklar uzun süre izlenmeli, koruyucu önlemler devam ettirilmeli ve yaşam tarzına ait düzenlenemeler sürdürülmelidir.

Doç. Dr. Hasan YÜKSEL
Çocuk Alerji Bilim Dalı ve Solunum Birimi

Kontakt lens kullananlara öneriler

Kontakt lens kullananırken dikkatli olmazsanız gözlerinizin sağlığını kaybedebilirsiniz. Peki kontak lens kullanırken nelere dikkat etmeniz gerekiyor. İşte bazı öneriler:

Lens gözünüzdeyken kesinlikle doktorunuzun önermediği hiçbir damlayı gözünüze damlatmayınız. Lens üzerinde birikimlere neden olabilir. - Lens temizliği ve bakımı için çeşme suyu kullanmayın. Bu amaçla üretilmiş olan solüsyonları kullanın. - Lenslerinizi her çıkarışta temizleyin, durulayın ve dezenfekte edin. Dezenfeksiyon sırasında lens kutusunu kapalı tutunuz. Aynı solüsyonu bir seferden fazla kullanmayın. - Farklı lens bakım sistemlerini peş peşe, bir arada kullanmayın veya gerekmedikçe lens bakım sisteminizi değiştirmeyin. Yalnızca göz doktorunuzun önerdiği sistemi uygulayın. - Lens kullananların tırnaklarını temiz tutmaları ve yumuşak lensi yırtabileceği için dikkatli olmaları gerekmektedir. - Lenslerinizi asla yüksek ısıya maruz bırakmayın. - Aseton, alkol, benzol gibi kimyasal solüsyonlar lensleri bozabilir. - Sert lenslerin maddesi esnek, ama belli bir ölçünün üzerinde bükülemeyecek şekilde yapılmıştır. Lensin temizlenmesi sırasında fazla basınç uygulanması lensi kırabilir. Sürekli basınç lensi deforme eder ve optik açıdan kullanılamaz hale getirir. - Yumuşak lensler solüsyonsuz açık havada bırakılırsa kuruyabilir ve bozulur. Bu durumdaki lenslerin kullanılmaması gerekir. - Sigara dumanı, özellikle gece boyunca gözde kalan lens kullananlarda sorunların artmasına, gözde kızarma ve kuruluk şikayetine yol açmasına neden olabilir. - Lensler gözünüzde bir rahatsızlık yapmasa bile kullanım süresini aşmamaya çalışın. Kullanım tarihi dolan lensleri kullanmayın. - Takiplerinizin sağlıklı olarak yürümesi için lensinizin ambalajını saklayın. - Yüzerken kontakt lenslerinizi çıkarın. - Sıcak ve kuru havaların lenslerin normalden daha kısa sürede kurumasına neden olabildiği gözlenmiştir. Bu durumlarda gözünüzü daha çok kırpmanız, lensin susuz kalmasını önlemede yardımcı olacaktır. Kuruluk şikayetiniz arttığı taktirde yeni jenerasyon lensler hakkında doktorunuzdan bilgi alın. - Kontakt lens kullanırken sağlıklı bir görüşü korumak için düzenli olarak göz kontrolü yaptırmak gerekir. - Yumuşak lensler kullanımı en kolay lenslerdir. Daha önce hiç kontakt lens kullanmadıysanız bile yumuşak lensleri rahatlıkla kullanabilirsiniz. - Yumuşak lensler yüksek oksijen geçirgenliğine sahiptir. Bu nedenle bazı yumuşak kontakt lensler gece bile çıkarılmadan kullanılabilmektedir. - Gözde herhangi bir bozukluk olmadan yumuşak numarasız lensler ile sadece göz rengi değiştirilebilir. Ancak kontakt lens kullanıp kullanamayacağınıza bir göz doktorunun karar vermesi ve kontakt lensi kullanımınız esnasında da bir göz doktorunun takibinde olmanız gerekir. - Görünümü bozulmuş gözler için protez kontakt lensler mevcuttur. Bu lensler hasarlı gözlere doğal ve estetik bir görünüm sağlar ve hastaya psikolojik rahatlık kazandırır. Yumuşak lenslerdir ve denenerek alınması gerekir. - Lenslerini sürekli kullanmayanlar kullanmadıkları süre içerisinde on beş günde bir lenslerini dezenfekte etmelidirler.

Göz virüsüne dikkat

Havuzlar, göz polikliniklerindeki cihazlar ve yetkisiz optik mağazalarında gözden göze denenen kontakt lensler çok bulaşıcı bir virüsün yayılmasını tetikliyor.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reha Ersöz, "gözyaşıyla insandan insana kolaylıkla bulaşabilen ve "Adenovirüs" adı verilen çok bulaşıcı bir virüsün, son aylarda sıkça görülmeye başlandığını ve salgın hale geldiğini belirtti.

Yaz sezonuna girilmesiyle birlikte göz hastalıklarında da artış olduğuna dikkati çeken Ersöz, "Son aylarda polikliniklerimizde yaygın olarak "Adenovirüs" adı verilen çok bulaşıcı bir virüsün konjonktiva ve korneada yarattığı enfeksiyonu görüyoruz. Bu virüs, gözyaşı ile insandan insana kolaylıkla bulaşıyor. Göz polikliniklerindeki cihazlar yoluyla da hastalara bulaşabiliyor" dedi.

Ersöz, son günlerde hastane polikliniklerinin göz hastalığı şikayetleriyle gelenlerle dolduğunu, salgın nedeniyle geçici süreyle kapatılan hastane polikliniklerinin de bulunduğunu belirtti.

Virüsün, kaplıca ve havuz sularıyla bulaşma riskinin yüksek olduğunu belirten Ersöz, "Bu virüs, göze bulaştıktan ortalama bir hafta sonra gözlerde çapaklanma, kızarıklık, şişme, batma gibi belirti ve bulgular gösterir. İki gözde de olma riski yüksektir. İyileşme süresi birkaç haftaya kadar uzayabilir" diye konuştu.

Virüsün salgın hale gelmesindeki bir başka önemli etkenin de hastane polikliniklerindeki cihazlar olduğunu vurgulayan Ersöz, bu nedenle cihazların dezenfekte edilmesinin büyük önem taşıdığına dikkati çekti.

"Kontakt lensler"

Ersöz, gençler arasında yaygın olarak kullanılan renkli lensler ile gözlüğün ağırlığından kurtulmak için tercih edilen numaralı kontakt lenslerin virüs salgınını tetikleyen en önemli faktörlerden biri olduğunu savunarak, şu uyarılarda bulundu:

"Tüm yasa ve yönetmeliklere rağmen yetkisiz optik mağazaları lens satmaya devam ediyor. Optik mağazalarında lensler onlarca, hatta yüzlerce kişi tarafından deneniyor.

Yasalar, optik mağazalarına sadece reçete ile lens satma yetkisi vermiştir. Bu mağazalarda lens denemelerinin yapılmasını kesin olarak yasaklamıştır ve mağazanın kapatılmasıyla sonuçlanır.

Her şeyden önce, göz yapıları ve hijyenik alışkanlıkları nedeniyle lens kullanmaya uygun olmayan kişiler vardır. Örneğin, alerji ya da gözyaşı problemi olanlar, ya da tozlu ortamlarda yaşayanlar sorunlarla karşılaşırlar. Kontakt lenslere ticari bir meta olarak bakılamaz. Hangi lensin size uygun olduğuna karar vermesi için mutlaka göz hekiminize gidiniz ve kontakt lenslerinizi reçete karşılığında alınız."

Kontakt lens göz mantarına yol açıyor



ABD Gıda ve İlaç Kurumu (FDA) Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi, kontakt lensin körlüğe neden olabilecek "mantar enfeksiyonuna" yol açabileceğini bildirdi.

Ünlü Bausch and Lomb firması tüm ürünlerini Türkiye'nin de aralarında bulunduğu dünya pazarından çekme kararı aldı. Sağlık Bakanlığı ise "ReNu" marka MoistureLoc kontakt lens solüsyonu kullanıcılarına ürünlerini değiştirmelerini önerdi. Sağlık Bakanlığı'ndan alınan bilgiye göre, FDA tarafından hazırlanan raporda, kontakt lens kullanan bazı hastalarda, kornea nakli gereğiyle sonuçlanan önemli derecede görme kaybı olabileceği kaydedildi. Bildirilen enfeksiyonlara "Fusarium" olarak adlandırılan bir mantar türünün neden olduğunun ifade edildiği raporda, "Amerika'nın 17 eyaletinde 109 şüpheli Fusarium Keratitis vakası CDC ve kamu sağlık otoriteleri tarafından inceleme altına alınmıştır. Bausch and Lomb araştırmalar sırasında gönüllü olarak satışlarını askıya aldığını FDA'e bildirmiştir. Kasım 2005'ten itibaren Asya'daki kontakt lens kullanıcıları arasında Fusarium keratitis vakaları bildirilmiştir. Şubat 2006'da Bausch and Lomb Kontakt lens kullanıcıları arasında enfeksiyon vakalarıyla ilgili çok sayıda bildirim aldıktan sonra Singapur ve Hong Kong'daki satışlarını gönüllü olarak durdurmuştur" denildi.

Raporda ayrıca, 16 Mayıs 2006 tarihinde Bausch and Lomb yetkililerince yapılan açıklamada, gerçekleştirilen araştırmalarda ürünlerle ilgili bulaşıcılık, sahtelik yada steril olmama konularında hiçbir kanıt bulunamadığının belirtildiği hatırlatılarak, tek olasılığın MoistureLoc formülünün çok alışılmadık ender durumlarda Fusarium enfeksiyonuyla ilgili riski artırabildiğinin olduğunun bildirildiği vurgulandı. Raporda, Bausch&Lomb'un bu ilişkiyi araştırmaya devam edileceğini belirtildi.

Öte yandan, Sağlık Bakanlığı, "ReNu" marka MoistureLoc kontakt lens solüsyonu kullanıcılarına ürünlerini değiştirmelerini önerdi. Sağlık Bakanlığı konuya ilişkin şu açıklamayı yaptı:

"Söz konusu ürünün tüm dünya pazarından çekilme kararı alınmış ve karar tüm ülke temsilcilerine bildirilmiştir. Bausch and Lomb firmasından yapılan açıklamanın devamında, MoistureLoc adlı ürün kullanıcılarına ürünlerini, ReNu Multiplus ve Multi-Purpose solüsyon da dahil olmak üzere başka tanınmış bir ürünle değişim yapmaları önerilmektedir. Bu iki ürünün güvenli ve etkin olduğu ve formülünün MoistureLoc'tan farklı olduğu belirtilmiştir. Ayrıca değişim sırasında hiçbir aksaklıkla karşılaşılmaması için bu ürünlerin üretiminin artırılarak bağlı kuruluşlara ulaştırılacağı belirtilmektedir. Ülkemizde piyasaya arz edilen MoistureLoc kontakt lens solüsyonlarının üretim yeri İtalya olmasına ve bu bölgede Fusarium vakasına rastlanmamasına karşın firma tüm dünya pazarından MoistureLoc ürününü çekme kararı alması nedeniyle ülkemizde de söz konusu ürünler toplatılacaktır. Bausch and Lomb firması Türkiye temsilciliğinden de değiştirme işlemlerinin ecza depoları vasıtasıyla yapılacağı ve değişimin Haziran ayı sonuna kadar tamamlanacağı bildirilmiştir. Tüm bunlar doğrultusunda, Bakanlığımızca ülkemizdeki 'ReNu' marka MoistureLoc kontakt lens solüsyonu kullanıcılarının ürünlerini değiştirmeleri önerilmektedir."

Göz içine yerleştirilen lenslerle ömür boyu gözlüksüz yaşanıyor

İlerleyen yaşa bağlı olarak ortaya çıkan görme bozuklukları, ileri tekniklerle yapılan ameliyatlar sayesinde sorun olmaktan çıktı. 40 yaşından itibaren uygulanabilen 'presbiyopi' ameliyatı görme sorununu tamamen iyileştiriyor Presbiyopi ameliyatı ile göz içine yerleştirilen lens, hastayı ömür boyu gözlüğe mahkum olmaktan kurtarıyor. Yaklaşık 5-10 dakika süren bu operasyon, hastanın ileride katarakt olma ihtimalini de tamamen ortadan kaldırıyor

Yaşa bağlı olarak ortaya çıkan yakını görme sorunlarını gidermek için yapılan 'presbiyopi' ameliyatları, hastaları ömür boyu gözlük kullanmaktan kurtarıyor. Dünya Göz Hastanesi operatör doktoru Baha Toygar, 40 yaşından sonra herkese uygulanabilecek bu ameliyatla ilgili sorularımızı yanıtladı...

40-45 yaşından sonra sıklıkla şikâyet edilen yakını görme problemleri nasıl ortaya çıkıyor?
İnsan gözü aslında beş metre ve ötesini görmek üzere ayarlanmıştır, uzağı görmek için programlanmıştır. Yakını görmek içinse, biz fark etmeden gözümüzün içinde birtakım kaslar çalışır. Doğal lensimizin kırıcılığı değişir ve biz yakını görebilir hale geliriz. Bunu; otomatik fokuslu bir fotoğraf makinesinin, yakına fokus yapmasına benzetebiliriz. İnsan gözündeki bu harika mekanizma, maalesef 40-45 yaşından sonra zayıflayarak, etkisini yitirir. 40-45 yaşından önce hiçbir göz problemi bulunmayan biri, o yaşlardan sonra bir buçuk numara yakın gözlüğüne ihtiyaç duyacaktır. 60 yaşında bu ihtiyaç üç numaraya ulaşır. Biz aslında doğal olan bu bozukluğa 'presbiyopi' diyoruz. Presbiyopi yalnızca yakın problemidir. 40-45 yaşına gelen bir insanın ilk fark ettiği sorun; her zamanki doğal okuma mesafesinden okuyamaması, elindeki objeyi biraz daha uzağa götürerek netleştirmesidir. Bu durum miyopları daha az etkiler. Özellikle düşük düzeydeki miyoplar gözlüklerini çıkarttıkları zaman yakını görebilir hale gelirler.

Toplumun Tamamını Etkiliyor
Presbiyopi hipermetroptan farklı mıdır?

Farklıdır. Hipermetropi, miyop ve astigmat gibi bir kırma kusurudur. Hipermetropi ile presbiyopinin karıştırılmasının nedeni; hipermetroplarda da temel problemin yakını görememek olmasıdır. Düşük ve orta düzeydeki hipermetropide 40-45 yaş öncesi kişiler biraz önce bahsettiğimiz uyum mekanizmasını kullanarak hipermetropi kusurunu da yenerler. Aynı mekanizmayı hem uzakta hem yakında kullandıkları için özellikle yakın okumalarda güçlük çekmeye başlarlar. 40 yaşından sonra ise, hem uzakta hem yakında gözlük kullanmaları gerekir. Presbiyopi ise, 40 yaşından sonra gözün uyum yeteneğini yitirmeye başlamasıyla oluşan bir yakın görme problemidir. Yaşa bağlı olarak gelişir ve toplumun tamamını etkiler.

Presbiyopi'nin tedavisi nasıldır?

Presbiyopi başladığında, yani; yakındaki cisimleri görmekte zorlanmalar ortaya çıktığında, en kolay çözüm bir yakın gözlük edinmektir. Yalnızca yakını görmek için kullanılan bu gözlük, özellikle iş hayatında yoğun olan kişiler tarafından kolayca kabul edilemiyor. Bugün göz hastalıklarındaki birçok problemin üstesinden gelinebiliyor. İleri teknoloji sayesinde, lazerle miyop, hipermetrop ve astigmat tedavileri yaklaşık 10 dakikalık operasyonla yapılabiliyor. Yine kısa süreli operasyonla fako kullanılarak katarakt ortadan kaldırılabiliyor. Temel göz problemlerini çözebilen bilim dünyasının bugünlerde hedeflediği konulardan biri de presbiyopi tedavisi oldu.

Gözdeki Mercek Değiştiriliyor
Presbiyopi ameliyatı zor mudur?

Hayır, zor bir ameliyat değil. Katarakt ameliyatına göre daha kolaydır. Biz bu operasyona 'refraktif lens değişimi' ya da 'şeffaf lens değişimi' diyoruz. Daha açacak olursak; gözümüzün içindeki doğal merceği göz numarasını düzeltmek amacıyla alıp, yerine yeni bir mercek koyuyoruz. Bu operasyon yöntemini gözleri lazer tedavisine uygun olmayan yüksek miyop ya da hipermetrop hastaları için tercih ediyoruz. Ameliyat yaklaşık 5-10 dakika sürüyor ve hasta ertesi gün yakını görmeye başlıyor. Görmenin tam olarak oturması ise, bir aylık zaman diliminde oluyor.

Kimler bu operasyona uygundur?
40 yaşın üzerinde, gözünde önemli bir problemi ve yüksek astigmatı bulunmayan kişiler bu ameliyatı olabilir. Miyop ya da hipermetrop hastaları, bu operasyonla hem uzağı hem de yakını gözlüksüz olarak görebilirler. Sadece yakın görme problemi yani; presbiyopi'si olan hastalar da çok odaklı lensin göz içine ameliyatla yerleştirilmesi sonucu, yakın görme yeteneklerini yeniden son derece iyi bir şekilde elde edebiliyorlar. Hasta kaç yaşında olursa olsun, bu ameliyat yapıldıktan sonra yakını mükemmel bir şekilde görebilir.

Katarakt Riski Kalmıyor
Bu ameliyatı olan bir hastada zaman içinde katarakt gelişirse ne yapıyorsunuz?
Bu operasyon sırasında hastanın doğal lensini aldığımız için ileriki yıllarda katarakt gelişimi gibi bir problem riski tamamen ortadan kalkmış oluyor. Bu operasyonu kataraktı olan hastalara da uygulayabiliriz. Katarakta bağlı görme problemi olan hastalar bu operasyondan sonra görme sorunları ortadan kalkacağı gibi, hem uzak hem de yakınla ilgili gözlük takmadan, yaşamlarını devam ettirebilirler.

Bu, dünyada da çok yeni bir ameliyat mı?
Aslında değil. Ama son yıllarda lens teknolojisindeki gelişmeler bu ameliyatlardan alınan sonuçları çok üst düzeye çıkarttı. Bu ameliyatlar dünyada sayılı birkaç göz hastanesinde yapılabiliyor. Türkiye'de de Dünya Göz Hastanesi'nde gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda, lazerde uyguladığımız yine yeni bir teknoloji olan Wavefront'ta da başarılı sonuçlar alıyoruz. Uzak ve yakın, gece ve gündüzü net görmeyi sağlayan, göz içine yerleştirdiğimiz özel lensleri dünyada belirli sayıda doktorun kullanma yetkisi var. Özel bir program sonucu bu lenslerin kullanılmasına izin verilen bu operasyonu yapan doktor sayısı da dünyada sayılı. Ben de bu operasyon ve lens kullanımı konusunda, Avrupa Katarakt Cerrahi Kongresi'nde kurs düzenliyorum.

Renk körlerine ‘krom'lu lens

Doğuştan renk körü olup kırmızı, mavi ya da yeşil tonlarını göremeyenler ‘kromatik lens' sayesinde artık göremedikleri renkleri de görebiliyor. Ülkemizde bulunmayan kromatik lensler, renk körlüğünü tamamen tedavi etmiyor, takıldığı sürece hastanın göremediği renkleri görmesini sağlıyor.

İki yıl uğraştıktan sonra bir lens imalatçısı ile birlikte kromatik lensi geliştirdiklerini söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Girgin, ‘Lensin orta bölümünde kırmızı, yeşil ve mavi bir nokta var. Türk halkının büyük çoğunluğu koyu renk gözlü olduğu için, gözbebeğinin üzerine gelen renkli kısım görülmüyor. Ancak açık mavi ve yeşil gözlü kişiler takınca Van kedisi gibi oluyor' dedi. Lensin ortasındaki renkli bölüme katılan kromun renklerin parlamasını sağladığını belirten Dr. Girgin, ‘Krom maddesi Amerikan arabalarında kullanılıyordu, bu sayede araba parlıyordu. Biz aynı prensipten yola çıktık. Hasta kromatik lensi taktığında, arabaların kırmızı farlarını parlak bir şekilde görebiliyor' diye konuştu.

Ehliyet verilmeli

Lensin hastalığı tedavi etmediğini, sadece takıldığı sürece renkleri görmeyi sağladığını ifade eden Girgin, ‘Almanya'da renk körleri ehliyet alabiliyor. Türkiye'de yaşayan biri renk körü ise ehliyet alamıyor' dedi.

Konuşma Bozukluğu Hakkında Genel Bilgiler

Kekemelik, konuşma sırasında normal dışı duraklar yaparak, sesleri ve heceleri uzatarak ya da tekrarlayarak konuşma akıcılığının bozulması olarak tanımlanabilir.

Tekrarlamalar özellikle çocuklarda normalde 4-5 yaşına kadar görülebilmektedir. Bu masum tekrarlarla kekemeliğin birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Tüm bireylerin konuşması bir miktar pürüzlüdür. Hemen hemen tüm çocuklar konuşma gelişimlerinin ilk aşamalarında akıcılık sorunu yaşarlar. Yetişkinler de konuşmaları sırasında zaman zaman araya heceler ekleyebilir, sözcükleri, söz öbeklerini ve sesleri tekrar edebilirler. Ama bu tip pürüzlü konuşmalar normal kabul edilebilir ve bir nedene bağlı değildir.Bazen harflerin çıkarılmasında da zorlanılabilir. Bir başka sorunda kekemelerin bütün gayretlerine rağmen hiç ses çıkaramama durumları da görülmektedir. Bazen bu takılmalara eşlik eden motor hareketler olabilir. Bunlar ise basit göz kırpmalardan gövde de sarsılmalara kadar varabilir.

Kekelemeler daha çok:
- Hecenin yada kelimenin başındaki h sesinde görülür. Baştaki sessiz harf sesli harften daha zor çıkarılır.
- Cümlenin ilk kelimesinde daha çok görülür.
- Uzun kelimelerde kısa kelimelere göre daha sık görülür.
- Sessiz harften sesli harflere geçişlerde daha çok görülür.

Kekemeliği artıran durumlar:
- Telefon görüşmeleri,
- Bir isim söylerken,
- Önemli bir şey söylemek isterken,
- Zaman yetersizliğinde,
- Kekeleyen kişiyi zor anlayacağı düşünülen birileri ile konuşulduğunda
- Önemli bir şahıs ile konuşulduğunda
- Geniş bir dinleyici kitlesine konuşulduğunda ortaya çıkmaktadır.

Kekeme her zaman ve sürekli olarak kekelemez.Kekemenin rahat ve düzgün konuştuğu zamanlarda vardır.Orta derecede bir kekeme sözcüklerin ancak %10'15'inde kekeler.Kekeme şarkı söylerken,kendi kendine konuşurken,çalışma sırasında konuştuğunda kekelemez.Spor etkinliği sırasında,karanlıkta rahat konuşur. Kekemelik sürekli değildir.Bireyin kekelemediği zamanlar vardır.Bu zamanlar onun kekemelik derecesine ve yaşam havasına göre azalıp çoğalır. Kekemeliğin şiddet ide değişebilir. Bireyin yaşantısı,heyecan,yorgunluk bu değişikliğin nedenlerindendir. Kekemelik öğrenilmiş bir davranıştır. Kekemelerle kekeme olmayanlar arasında kalıtım,fizik gelişimi,sağlık,zeka yönünden hiç bir ayrıcalık yoktur.Kekemelik öğrenilen bir davranıştır.Konuşmanın kendisi öğrenilen bir süreçtir. Kekemeler konuşmanın akıcılığındaki tutukluğun yanlış değerlendirilmesi sonucu,bu durumun zorla kazandırıldığı bireylerdir.Konuşma gelişimindeki bu kritik dönemde,ana baba, öğretmen ve diğer yetişkinler tutulma ve duraklamaya karşı aşırı duyarlılık gösterir,endişelenir ve telaşlanırlar.Bunu çocuğa da aktarırlar.Çocuk kekemelik belirtilerini benimser ve bilinçli hale getirerek bu davranışını pekiştirmiş olur. Kekeleyen çocukların kekelemeyen çocuklara göre daha fazla psikolojik sorunu yoktur. Genelde, yaygın inanışın aksine kekemeliğin duygusal travmaya bağlı olarak ortaya çıktığına ilişkin bir bulgu yoktur.ama çocuğun yetiştiği ortam önemlidir. Kekemelik çok erken yaşlarda başlar (2-5 yaş). Bazen ilk kez okul çağında, daha nadir olarak da yetişkinlikte ortaya çıkmaktadır.

ÇOCUĞUM KEKELEMEYEYE BAŞLADI

Beklemeli miyim, yoksa yardım mı almalıyım? Çocuğunuzun değerlendirilmesi için kekemelik hakkında bilgisi ve deneyimi olan bir uzmana başvurmalısınız.Psikolog, psikiyatrist, konuşma terapisti ile görüşülmelidir.Ehil olmayan kişiler kekemeye faydadan çok zarar vermektedirler.Bazı çocuklar pürüzlü konuşmalarının üstesinden gelebilirler, bazı çocuklar ise bunu gerçekleştiremezler. Kekemelik sorununa, gelişimin erken aşamalarında müdahale edilirse önleme olasılığı artar. Kekemeliğin tedavisinde hem çocuklara, hem de yetişkinlere yönelik bir çok başarılı yaklaşım vardır.Yeni ortaya çıkan bilgisayar destekli terapiler bu alanda gayet başarılı sonuçlar almaktadır.

Kekemelik İyileştirilebilir mi?

Kekemelik için iyileştirme terimini kullanmaktan kaçınmak daha doğru olacaktır. Kekemelik bir hastalık değildir. Amaç iletişimde başarılı olmak ve akıcılığı arttırmaktır. Öncelikle kişinin kekemeliğinin tipi tespit edilip ona uygun bir eğitim programından geçirilen kişiler kısa bir süre içerisinde daha rahat konuşur hale gelirler. Kekemeliği tam anlamı ile yenemeyenler bile hiç olmazsa sosyal yaşamlarında bir miktar daha rahat olmalarını sağlayacak hale gelebilmektedirler. Çocuklar genelde pürüzlü konuşmalarının farkında değildir. Dikkatlerini pürüzlü konuşmalarına çekmeyin,yavaş;dur ve tekrar dene,konuşmadan önce düşün,daha yavaş konuş,derin nefes al; demeyin. Çocuğun söylediğini dikkatle ve sabırla dinleyin ve çocuğun nasıl söylediğine odaklanmayın.

Yetişkin Bir Bireyin Kekelediğini Duyduğumda Ne Yapmalıyım?


Kekeme yetişkinlerin de aynı sabır ve dikkati görmeye ihtiyaçları vardır. Onunla konuşurken acele etmeyin ve sözcüklerini tamamlamayın. Yardım etme girişiminiz endişe yaratabilir ve sorununu daha da kötüleştirebilir. Tüm bu sorunların çözümü için çocuklar ve yetişkinlerde kekemelik sorunu ile ilgili deneyimi olan bir psikolog,psikiyatrist yada dil ve konuşma terapistinden yardım alabilirsiniz.Çocuğun psikolojik sorunları da varsa hemen psikolog gözetimine girmelidir.

-Kekemelik cinslere göre farklılık göstermektedir.

Genel olarak kızlara oranla erkek çocuklarda daha sık rastlanmaktadır.Kekemelik erkeklerde kızlara göre daha uzun süren bir sorun olmaktadır. Erkek çocuklarda daha çok görülmesinin sebebi kesin olarak bilinmemektedir.Schuell göre neden şu olabilir.Erkek çocukların,fizik,sosyal ve dil gelişim hızı kızlara oranla daha yavaştır.Bu onları kızlarla eşit olmayan yarışmaya ve kıyaslamaya zorlamaktadır.Bunun sonucu erkeklerde daha çok engellenme güvensizlik ve duraksama görülmektedir.Öte yandan kız çocuklarına her yaşta daha ılımlı davranılmaktadır.Bundan dolayı kekemelik kızlarda daha az görülebilir. Kekemelik genellikle 2-4 yaş arasında oluşan bir özürdür.Bu yaşlar konuşmanın kazanıldığı yaşlardır.Çocuk çoğunlukla kekemeliği okul öncesi çağda geliştirmeye başlamaktadır.İlk çocuklukta başlayan kekemelik yaş ilerledikçe artar.Bulüğ çağında kuvvetlenir.18-20 yaşından sonra hafifleyebilir.Kekemelik bazen birden bire,bazen çok hafif belirtilerle başlayabilir. Gelişimi yavaş yavaş olur.Aile ne zaman başladığını bilemez. Çocukların çoğu 2-4 yaş arasında kekemeliğin sınırına gelir.Bazı çocuklarda bu sınır 6-7 yaşa kadar uzanabilir. Çocuk 2-4 yaş dönemi konuşmayı öğrenir.Çocuğun ne söylediğine ve nasıl söylediğine dikkat edilir.Bu dönem çocuğunda düşünme hızı,sözcükleri çıkarabilme hızından fazladır.Bu sebepten çocukta geçici bir kekemelik görülebilir. Kekemelikik bir kişilik bozukluğudur Bu kümede,çoğunlukla ruh bilimciler ve ruhsal sağaltımcılar toplanmaktadır.Bunlara göre kekemelik kişilik bozukluğunun belirtisidir.Kekemelik konuşma bozukluğu değildir.Kekemelik benlik ve rol çatışmasıdır.Birey kekeleyerek konuşmakla düzgün biçimde konuştuğunda doyuramadığı bir takım ruhsal gereksinimlerini doyurmaktadır.Kekemelerde belirli bazı kişilik özellikleri vardır.Bebeksi, zorlayıcı, çekingen, endişeli, güvensiz, bağımlı, yalnız, utangaçtırlar. Kekemelerin aileleri aşırı titiz kuralcı olmakta ve kekemelikte ruhsal etkenlerin payı büyük ölçüde görülmektedir.Eğer bir çocuğu kekeme yapmak istiyorsanız,onu çok kesin kurallara göre hiç yanılgısız ve yalnışsız davranması için zorlayın. Konuşma öğrenilmiş olan işlevlerden biridir.Şayet öğrenilme döneminde,işlev iyice pekişmeden,güçlenmeden bir baskıyla karşılaşırsa konuşma bozuk olur.Bu birinci dönem kekemeliği biçiminde görülür.Konuşma kazanıldıktan sonra herhangi bir baskı karşısında çözülür,bozulursa bu ikinci dönem kekemeliği biçiminde görülür.
3-Bir direniş belirtisi olarak kekemelik Bu görüşte olanların hareket noktası,insan oğlunda değişikliğe karşı bir direnmenin var oluşudur.Değişiklik fizyolojik organik olduğu gibi ruhsal ve sosyal olabilir. Eğer birey direnmeye neden olan bir durumun etkisi altındayken konuşmaya zorlanır ya da kişi kendi kendini konuşmak için zorunlu hissederse,direnme etkisini onun konuşmasında gösterir.
4-Kekemelik tek bir nedene bağlanamaz Bu görüşte olanlara göre kekemelik her zaman bir tek nedene bağlı olarak açıklanamaz. RİPER'a göre kekeme çocuklar duygusal çatışmaları olan bir geçmişe,konuşmada olağan sayılacak tutukluğu kekemelik diye tanımlayan bir aileye;kendilerini kekemeliğe kadar götürebilecek uygun bir bünyeye;konuşmalarının akıcılığını engelleyen bir çevreye ve sınırlı hoş görüye sahiptirler.

ÖZRÜN DÜZELTİLMESİ Kekemelikte özrün düzeltilmesi "tanılama" ve "sağaltım" alt başlıkları altında açıklanacaktır.

TANILAMA

Özrün düzeltilmesi,konuşmanın geliştirilebilmesi için özürlü bireyin tanınması ve özüre ilişkin doğru bir tanının konulabilmesi önemlidir. Kekemeliğe özgü olarak kekemeliğin; gelişim biçimini,olasılı nedenlerini,devam etmesini ve ağırlaşmasını etkileyen koşulları,sağaltımında yardımcı olabilecek koşulları ortaya çıkaracak türden bilgilerin toplanılmasına yardımcı olabilecek koşulları ortaya çıkaracak türden bilgilerin toplanılmasına özen gösterilmeli.Bunu sağlayabilmek için çocuğun kendisiyle ve çevresiyle gerektiği kadar görüşme yapılmalıdır.Bu incelemeler sırasında kekemeliğin belirtileri,kekemelikle birleşen diğer olumsuz özelliklerin neler olduğu,kekelenen durum ve koşulların neler olduğu,kekemeliğin ağırlık derecesi,yakınların kekemeliğe ve çocuğa karşı tutumu,çocuğun duygusal uyumu ve gelişimi,sağlık durumu gibi bilgiler toplanmalıdır. Her incelemede olduğu gibi bu tür inceleme sonunda da uzman;Çocuğun hangi dönem kekemesi olduğu,kekemeliğin olasılı nedenlerini,kekemelikle birleşen başka özellik olup olmadığını,kekemeliği ağırlaştırıcı konular varsa neler olduğu,çocuğun ve ailenin sağaltıma karşı tutumlarını,sağaltımın ne kadar yararlı olabileceğini belirten bir özet rapor hazırlanmalıdır. Sağaltımın ne kadar yararlı olabileceğini kestirmek için yukarda belirtilen hususlara ilişkin bilgilerin yeterli ve doğru olmasına çalışılmalıdır.

SAĞALTIM

Kekemeliğin nedenini yapısal bozukluğa bağlayan ya da o görüşte olan uzman sağaltımda o yöne ağırlık verecektir.Kekemeliği bir kişilik bozukluğu olarak gören uzman ise ruhsal sağaltım savunur ve onu uygular.Kekemeliği başlatan nedenler ruhsal olmasa bile sonradan,kekemeliğin bir ruhsal sorun haline düştüğü açıktır.B bakımdan kekemeliğin düzeltimesinde ruhsal sağaltım ile konuşma sağaltımın birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Konuşma sağaltımı ve ruhsal sağaltım yöntemleri kekemeliğin birinci ya da ikinci dönem oluşuna,ağırlık derecesine,bireye ve sahip olunan olanaklara bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Sağaltımda bir genel kural kekemeliği yaratan,sürdüren ağırlaştıran etkenlerin ortadan kaldırılması ya da etkilerinin azaltılmasına çaba göstermesidir. Kekemeliğin sağaltımı birinci ve ikinci dönem oluşuna göre farklılıklar gösterir.

BİRİNCİ DÖNEM KEKEMELİĞİN SAĞALTIMI Birinci dönem kekemeliğiyle 5-6 yaş çocuğu konuşması arasında ayrım yapmak oldukça güçtür.Bazen aile çok fazla titizlik gösterir.Çocuklarının konuşmasında görülen olağan sayılabilecek akıcılık bozukluğunu kekemelik sanır.Bu gibi durumlarda,aileyi çocuklarının kekeme olmadığı konusunda inandırmak gerekir.

SAĞALTIMIN AMACI

Birinci dönem kekemelğinde sağaltımdaki amaç;kritik olan bu konuşma döneminde çocuğun en az zararla atlatmasını sağlamaktır. Çoğu durumlarda çocuk konuşmasında akıcılık bozukluğu olduğunu ya da kekelediğinin farkında değildir.Bu gibi durumlarda ikinci amaç çocuğa konuşmasında bozukluk olduğu hissettirilmemelidir. Birinci dönem kekemeliğinde sağaltım çoğunlukla dolaylı olmaktadır. Dolaylı sağaltım çalışmaları Bu tür çalışmalar çocuğun çevresindekilere yöneltilen ya da yöneltilmesi gereken çalışmaları kapsamaktadır.

1-ANA BABAYI KAYGIDAN KURTARMA
Çocuğun kekelediğini düşünüp telaşa kapılan ailenin bu telaş ve kaygıdan kurtulması önemlidir. Çocuğun konuşmasına konulan tanı aileye ustalıkla söylenilmelidir.örneğin;"evet çocuğunuz kekeliyor.Fakat kekemeliği çok değişik.Biz buna birinci dönem kekemeliği diyoruz.Aslında bu tam kekemelik sayılmaz.Zaten konuşması akranlarından çok az farklı.Bu farkı daha da azaltabiliriz" denilebilir. Aileye konuşma gelişimi hakkında bilgi verilmelidir.Örneğin;

1-Her çocuğun kendine özgü konuşma gelişim hızı olduğu söylenebilir.
2-Çocuğun aile içindeki yeri ve sırası,cinsiyeti,zekası,ana babanın konuşma becerisi ve düzeyi çocuğun konuşma gelişimini etkiler.Bunlar çocuğun kendi elinde olmayan durumlardır.Bu etmenlerden dolayı çocuğu sorumlu tutmak yararsız ve yersizdir.
3-Soğuk kanlı ve kararlı aileler telaşlı ailelere göre çocukların konuşmasında daha yararlıdır.
4-Büyükler çocuğa konuşmayı sevilir hale getirmelidir.Çocuklar konuşmaya özendirilmelidir.
5-Akıcı konuşma bir anda olmaz.Zaman gerektirir.Bunun içinde biraz sabırlı olmak gerekir.

2) ANA-BABANIN BEKLENTİ DÜZEYİNİ GERÇEĞE İNDİRME
Aile, daha bebek dünyaya gelmeden bir beklenti içinde olmaktadır. Kafalarında bir tür ideal bebek tasarlamaktadırlar. Bundan dolayı da bebek olduğu gibi değilde olması gerektiği gibi görülür, görünmek istenir. Bu konuda yapılabileceklerden birisi, aileye çocuğu tanıtılmalıdır. Sağlık durumunu, fizik gelişimini, zihin, duygusal, sosyal gelişimini, ilgilerini farkettirmek, ona o gözle bakmalarını sağlamak gerekir. Bu konuda diğer yapılabilecek, çocuğun gelişmesi ve eğitimi konusunda kendilerinin sahip oldukları olanakları düşünmektir. Aileye, sahip olduğu olanaklarla gerçekte çocuğun istenilen düzeye çıkarılıp çıkarılmayacağının düşündürülmesidir.

3) ÇOCUĞUN TÜM GELİŞİMİNDE HIZLANDIRICI ÖNLEMLER ALMA
Çocuğun, konuşma özürünün üstesinden gelebilmesi onun tüm gelişimiyle sıkı sıkıya ilgilidir. Çocuğun bedenen sağlıklı olmasına özen gösterilmelidir. İstirahatı, beslenmesi düşünülmelidir. Bundan önce açıklanan çalışmalar ve alınan önlemlerde uzman daha çok ikinci plandadır. Birçok olgularda böylesi dolaylı yöntemler etkili olur ve çocuk dönemi sağlıklı olarak atlatır. Fakat bazen etkili olmaz. Çocuğun kendisiyle çalışmak gerekir. Bu gibi durumlarda aşağıdaki hususların dikkate alınması yararlı olur.

(1) Çocuğun kekemeliği düzeltilmeye değil tüm konuşması düzeltilmeye çalışılmalıdır. Çocuğun dikkatini konuşması üzerinden başka tarafa çekmek yararlı olur. Çocukta kekemelik dışında konuşma güclükleri varsa düzeltilmelidir ( ekleme bozukluğu, ses bozukluğu gibi ). Çocuğun kendine güveni artar. Çocuğun kişiliğini güclendirmek yararlıdır. Birinci dönem kekemelerinin bir çoğu, onlara yeni beceriler ve sosyal yandan kabul görecek özellikler kazandırarak düzeltilebilmektedir.
(2) Oyun sağaltımına yer verilmelidir. Birinci dönem kekemeliğinde oyun sağaltımının yeri büyüktür. Uzman çocukla iyi ilişki kurar. Kendini sevdirirse başarılı ilk adımı atmıştır. Uzman çocukla herhangi bir oyun oynarken kendi kendine yüksek sesle oyunla ilgili konuşmaya başlar. Bu sırada uzman, çocuğun konuşmasındaki akıcılığın temelini yakalamaya çalışır. Akıcılığın temeli, çocuğun kekeleme belirtisi göstermeden konuşabildiği konuşma hızıdır. Temel hız saptandıktan sonra uzman, konuşmasını yavaş yavaş hızlandırır. Çocuktan da hızlandırmasını ister. Çocuk kekeleme belirtisi gösterirse uzman konuşmayı durdurur ve yeniden temel hıza döner. Bunun dörten fazla yapılması gerektiği söylenir. ( Riper, 1963, SS. 359-361 ) Çocukla yapılacak çalışmalarda, çocuğun gerginliğinin azaltılması ve rahatlatılması önemlidir. İkinci dönem kekemeliğinin sağaltımınında değişik yöntemleri kullanılmaktadır.

SAĞALTIMIN AMACI

Çağdaş konuşma sağaltımında kekemelik için saptanan değişik amaclar şöyle maddelenmiştir.

1) Bireyin genel güvenini ve moralini geliştirmek
2) Durumsal ve sessel kaygısını azaltmak
3) Kekemeliği pekiştirici etkileri azaltmak
4) Konuşmanın mevcut akıcılığını geliştirmek Yukardaki amaçlar dikkate alındığında,yapılacak sağaltım çalışmaları iki kümede toplanabilir.

1-Kekemeliğin belirtilerini ortadan kaldırma
2-Ruh sağaltımı

KEKEMELİĞİN BELİRTİLERİNİ ORTADAN KALDIRMA
Bu yaklaşımın hareket noktası,her kekemenin bu belirtiden kurtulmak istediği ve arayış içinde oluşudur. belirtileri ortadan kaldırmaya yarayacak çalışmalar şöyle sıralanabilir.

1-Kekemeliği oluşturan,sürdüren,ağırlaştıran etmenler ortadan kaldırılmalı
2-Çocuk problemin farkına vardırılmalı,özürü yenmesi için istekli hale getirilmeli
3-Kekemeliğin belirtileri fark ettirilmelidir.
4-Kekemelik çocuğun ve çevrenin hoş görü düzeyine indirilmelidir.
5-Özellikle solunum araştırmaları üzerinde durulabilir.Genellikle,kekemelerin konuşma sırasında soluklarını iyi kullanamadıkları görülür.Soluklarını iyi kullanır hale geldiğinde konuşması olumlu yönde değişiklik gösterecektir. 6-Kekemeye söylenenleri yineleterek onun konuşma hızını,vurgusunuda değiştirmek elimizdedir.Uzman,çocuğun durumuna uygun tümceler seçerek çocuğun söylenilenleri yinelemesini ister.Böylelikle çocuk öykünme yoluyla konuşmasını düzeltecektir.

RUH SAĞALTIM Kekemeliğin belirtilerini ortadan kaldırmak önemlidir.Fakat kendi başına yeterli değildir.Kekemenin kendisine,konuşmasına,çevresine karşı olan tutumunu değiştirmek gerekir. Ruh sağaltımı ile konuşma sağaltımının iş birliği önemlidir.Konuşma sağaltımı esas alınarak aşağıdaki çalışmalar yapılabilir.

1-Özrünü tanıtma;Çocuk ayna karşısında konuşturularak,konuşmasını banda kaydedip tekrar kendisine dinletilerek çocuğa özrü tanıtılır.
2-Kendini tanıma ve anlamasına yardım etme;kekeme çocukta kendini daha çok kekeleyen bir kişi olarak görme alışkanlığı olduğundan diğer özelliklerinin farkında değildir.Bunlar çocuğa fark ettirilirse çocukta konuşma düzelecektir.
3-Boşalmasına yardımcı olma;kekemelerin konuşmasındaki özüründen dolayı sürekli bir gerilim içinde oldukları bilinmektedir.Onları bu gerilimden kurtarmak için dikkatlari başka yöne çekilebilir.(resim,şiir,düzyazı vs)
4-Başkalarını tanıma ve anlamada yardımcı olma;Kekeme çevresindekileri hep kendiyle alay eden,küçük gören,hor gören insanlar olarak görebilir.Çocuğa çevresindekilerinin iyi yönlerinin olabileceği buldurulmalıdır.(Eğitsel kol çalışmalarına katılma,gezi gözlemler gibi)
5-Çocuğa güç kazandırma;çocuğun kekemeliğinden dolayı yitirmiş olduğu güven duygusu,başka özellikleri güçlendirilerek sağlanabilir.
6-Konuşma etkinliklerine katılım sağlama;çocığa konuşma başarı hazzı tattırılmalı.Sesli düşünme etkinlikleri yapılmalı.Yüksek sesle konuşma ve okuma çalışmaları yaptırılmalıdır.
7-Uzman,ana baba ve sınıf öğretmeniyle yapılacak işbirliği çok önemlidir. SINIF

ÖĞRETMENİNE DÜŞEN GÖREVLER

birinci dönem kekemeliğinde öğretmen şunlara dikkat etmelidir.

1)Çocuğu kekeme diye damgalamayınız.
2)Çocuğun konuşması üzerine aşırı titizlik göstermeyiniz.
3)Çocuğu konuşmada acele ettirmeyiniz.
4)Hiç bir zaman çocuğa "dur,acele etme","yeniden başla","önce derin bir nefes al" gibi uyarılarda bulunmayınız.Bütün bu uyarılar çocuğun dikkatini konuşması üzerine toplar.
5)Çocuk konuşurken onun dudak hareketlerine değil gözünün içine bakınız.
6)Sınıfta rahat bir hava oluşturun
7)Hızlı konuşmaktan,askerce emirler vermekten sakının
8)Alayı ve acı şakaları disiplin yolu olarak kullanmayınız.
9)Çocukla samimi ve candan ilgilenin
10)Çocuktan yapabileceğinin üzerinde şeyler beklemeyin.
11)Sınıfın kekeme çocuğa karşı durumunu kontrol edin.
12)Sınıfta yapılacak koro çalışmaları,toplu söylenen marşlar,ritmik etkinliklere kekemenin de katılımı sağlanmalıdır.
13)Çocuğun başarılı olduğu işlelerle kendini sınıfa kabul ettirmesine yardımcı olunuz.
14)Sınıfta yapılan küme çalışmalarında ona görev veriniz.
15)Kişisel kusurlarını azaltmaya yardım ediniz.
16)Çocukların yanında başkalarıyla onun özürü hakkında konuşmayınız.
17>Ona konuşmaya yönelik özel ödevler veriniz.
18)Aileyi tanıyıp onlarla iş birliği yapınız.

İkinci dönem kekemeliğinde öğretmene düşen görevler

1)Kekeme,kekemelik,kekemelik gibi sözcükleri kullanmaktan sakınınız.
2)Onun konuşmasını olduğu gibi kabul ediniz.Siz kabul ederseniz bunu çocukta kabul eder.
3)Çocuğun en az kekelediği durum ve koşulları saptayınız.
4)Çocukla problemi hakkında konuşunuz.
5)Çocuğun kekemeliğine kendinin gülebilmesini sağlayınız.
6)Çocuk kekelemeden konuştuğunda farkına varınız ve beğeninizi belli ediniz.
7)Konuşurken çocuk belli bir tutulma gösterirse çocuğun dikkati başka yöne çekilmelidir.
8)Çocuk konuşurken bir sözcük yada seste tutulursa onu tamamlamak için yardım etmeyiniz.
9)Her türlü konuşma pekiştirme etkinkliklerine sınıfta yer veriniz.

 
eXTReMe Tracker